17 Kasım 2009 Salı

500T'den manzaralar






Devamını Oku

12 Kasım 2009 Perşembe

Alonso'dan Ferrari Çıkarması



Alonso 2010 sezonundan itibaren yarışacağı Ferrari'ye ilk ziyaretini yaptı.Daha resmi olarak Renault dan ayrılmamasına rağmen 2010 hazırlıklarını yerinde görmek için fabrikaya gitti.Yeni sezon onun için yeni bir sayfa olacağından işi sıkı tutuyor gibi duruyor.Alonso yeni takımında başarılı olmak isteyecektir.Bunu içinde takımla bir bütün olmak gerektiği bilen Alonso fabrikaya ziyaret etmiştir.İlk olarak takım çalışanlarıyla birlikte olan Alonso daha sonra takım patronu Luca di Montezemolo ile bir araya geldi.
Ne diyelim.Alonso'ya yeni takımında o büyük ünvana bir daha erişme fırsatını bulur.Dörtle gözle bekliyoruz.
Devamını Oku

Olmadı ama ENKE!







Enke Fenerbahçe'ye gelmeden önce Barcelona'da oynuyordu.Ben bu transferi duyduğumda çok sevinmiştim.Eğer Barcelona gibi bir takım kalesini savunması için bu adama güvenip kadrosunda yer verdiyse muhakkak bir bildikleri vardı.Peki Fenerbahçe'ye geldiğinde ne oldu?Daha ilk maçında 3 gol yediği için tabirimi maruz görün ama resmen "kellesini" istediler.Daha yeni geldiği ülkeye tamamen adapte olmamış ve takımdaki büyük değişiklikler olmuş.Takım tam anlamıyla bir uyum içinde değil.Bütün bunları görmezden gelip sadece ilk maçında 3 gol yediği için adamı göndermek istedik.O maçı izleyenler bilir İstanbulspor çok iyi oynamıştı biraz da Fenerbahçe yardım etmişti tabiki.Yenilen gollerde sadece ilk golde hatası olduğunu düşünüyorum.Neyse tüm bunlara girmenin anlamı yok.Sonra Fenerbahçe o sezonu şampiyon tamamladı dimi.Enke gittiğinden dolayı mı yoksa!!Enke ile devam etse yine olurdu ki.Şok skor çıkınca ihalenin Enke'nin üstüne kalmasını istediler.Kendilerine bir eleştiri gelemesinden korktular belki.Hepsi bu.Tüm bunlar yetmezmiş gibi bir de 2 yaşındaki "Lara" isimli kızını kaybetti.Sanki bütün olaylar peş peşe geliyordu.Tüm bu stresli ortam kendisinde bir hastalığı ortaya çıkardı.O da başaramama korkusundan kaynaklanan depresyon.Depresyona girdiğinde kontrol dışı hareketler yapıyormuş.Belki de tüm bu olanlara sitemdi, isyan ediyordu bu hayata.Ama yaşamda kalmaya karar verdi,yılmadı olumsuzluklara rağmen.Hannover takımına transfer oldu.Birinci kaleci olmak için biraz bekledi ve beklemenin meyvesini aldı.Göstermiş olduğu performansla Almanya'da yılın kalecisi seçildi ve daha önemlisi Almanya milli takımına çağrıldı.Ama bir türlü hastalığının üstesinden gelemiyordu.Yaşamak ile ölmek arasında gidip geliyordu belki de bilemiyoruz.Eşinin desteğiyle ve evlat edindikleri 8 yaşındaki kızıyla yaşama sımsıkı bağlanmaya çalıştı, çabaladı.Ama eşinin açıklamasına göre Enke kızını kaybetmekten, onu da ellerinden alacakalarından korkmuş.Demek ki öyle bir an geldi ki artık yaşamaktan vazgeçti.Bu acıları, sıkıntıları artık geride bırakmak istedi.Ölmeyi tercih ederek.Aramızda olmayabilirsin ama hafızalarımızda ve gönüllerimizde her zaman olacaksın.Seni hiçbir zaman unutmayacağız.
Şunu da düşünmekten kendimi ele koyamıyorum.Başaramama korkusunda Fenerbahçe'nin de bir payı var mıdır acaba?Sadece takımda 13 gün geçirmenin verdiği sıkıntı belki de herşeyin başlangıcıydı.Tabiki kızının ölümü büyük etken olabilir ama böyle kolay harcanması da kendisini rencide etmiş olabilir ve sinirsel bir problem doğurmuş olabilir.Keşke yönetim arkasında durabilseydi ve bu yetenekli kaleceyi uzun yıllar fener forması altında izleyebilseydik.KEŞKE!!!
Devamını Oku

"Pes" artık Japonya

Dün akşam arkadaşımla pes2010 oynuyorduk.Dünya kupası yapalım dedik bir heyecanı olsun diye.Hollandayı seçtik neredeyse hiç portakalları seçmemiştik bir deneyim olsun istdik.Neyse gruptaki diğer takımlarda sırasıyla şunlar geldi.Nijerya,Fildişi sahilleri ve Japonya.Başladık turnuvaya.Nijerya ve Fildişiyle oynadığımız maçlardan 4 puan çıkardık.Son maç Japonya ile ve diğer maçın skoruna göre bize beraberlik yetiyor.Japonya ise tamamen 3 puan parolası ile çıkıyor.Çünkü gruptan çıkma şansları var.Hakemin düdüğü ile birlikte meşin yuvarlağı döndürmeye başladık.Maçın başlaması ile Japonlar müthiş bir presle başladılar ama arkada bu presin sonucu boşluklar vardı.Ben hemen bunu farkettim ve arkadaşa eğer bu boşlukları kullanırsak bu maçı rahat kazanırız.Fikir güzeldi tamam ama uygulama kısmına gelince hep takıldık.Japonlar top çeviriyor sürekli ve top bizdeyken de bunaltıcı pres yapıyorlardı.Japonların bu oyununa fazla dayanamadık ve maçı 2-0 kaybettik ve turnuvadan elendik, Japonya gruptan çıktı.Doğal olarak biraz şaşkınlık vardı ama sonra şaşkınlığın yerini gülümseme aldı.
Bu turnuva bizi kesmediği için bir daha dünya kupası yapalım dedik.Bu sefer İspanya'yı seçtik.Rakiplerimiz arasında ise sürpriz takımlar vardı.Biri Hollanda diğeri ise Japonya.Kaderin bir cilvesi ne yapacaksın.Neyse ilk iki maçımızı yaptık ve 4 puanı cebimize koyduk.Geldik Japonya maçına.Geçen maçtan kalan bir intikamımız vardı.Bu yüzden hırslıydık ve bunun sonucunda maça iyi de başladık.Önceki oynadığımız gibi maç pozisyonlu geçti.Tarih tekerrürden ibarettir diyerekten Japonya 2-0 öne geçti.Bir an için oynamayı bırakmak istemiştim ama boşver dedim nasıl olsa biz çıkarız diye.Neyse sonlara doğru bir gol sıkıştırdık ve 2-1 bitti maç.Tabiki Japonya yine gruptan çıktı ve bu sefer lider olarak.İçimden bu Japonya neymiş be gerçekten tebrik ediyorum dedim.Yolumuza devam ederken bir engelle karşılaştık.O da ikinci turda Arjantin'in gelmesi idi.Bir anda tüm umutlarımız yok oldu.Klas adamlarıyla bizi perişan ettiler ve 2-0 yenerek bize İspanya'ya giden uçağın biletlerinden verdiler.Bizde kırmadık ve evimize geldik.
Bir pes2010 macerası da bu kadardı.Japonları hiçbir zaman unutmayacağım.En yakın zamanda tekrar kendileriyle karşılaşmayı umuyorum.
Devamını Oku

10 Kasım 2009 Salı

Bir üniversiteli böyle olmamalı!!!

Geçenlerde yemek yiyorum.Yanımda da 2 tane üniversiteli diyeceğim ban ayıp olacak ama neyse 2 tane çocuk! oturuyorlar.Televizyon açıktı ve star tv izleniyordu.Gündemi meşgul eden meşhur domuz gribi konusu tartışılıyor.O günde tayyip aşı olmayacağını kendi sağlık bakanını ağır bir dille eleştirerek açıklamış.Star tv de şöyle dedi.Şimdi tayyip aşı olmayacağını açıkladı halk da bundan etkilenip aşı olmak istemeyebilir tayyip yolundan giderek.Aslında mantıklı gibi geldi.Çünkü ne derse doğru olarak kabul gördüğü için.Ben bunda değilim.Bu haber geçtikten sonra yanımdaki çocuk! "ben de akpçiyim ama ben aşı olurum" dedi.Şİmdi düşündüm.Aslında söylediğinde ilk başta bir gariplik yok ama şuna takıldım."akpçiyim" lafına.Ne demek bu bana biri anlatabilir mi acaba?Eğer üniversiteye gittiğini sanan çocuklar takım tutar gibi parti tutuyorsa bu gençlikten bir şey olmaz.akpnin söyledikleri bana daha uygun diyebilirsin ama akpçiyim lafı biraz saçma geliyor bana.
Neyse bununla da bitmedi çocuğun lafları.Bir süre suskunluktan sonra arkadaşına şu soruyu sordu ve ben de hayretle dinledim."Hani şu evinde paralarla hapse giren Atatürkçü Düşünce Derneği'nin başkanı kimdi.Soyadı ayver olan"Siz bu cümleden kimi anladınız söyler misiniz bir.Hemen akıllara Şener Eruygur gelebilir ama yanlış cevap.Bu çocuk Sinan Aygün'ü sormaya çalıştı.Karşısındaki çocuk da şaşırdı bu ne diyor diye.Bunlara ek olarak bir de kısa süre önce kaybettiğimiz önemli insan Türkan Saylan'ı tanımadı.Kim bu kadın dedi.Ne diyeyim yazık.
Ben şuna yanıyorum.Kendini üniversiteli olarak gören bir insan sadece derslere girip başarılı olmak istememlidir.Güncel olayları da takip etmelidir.Şunu bilmeliyiz ki biz gençler olarak gelecekteki bu ülkeyi yöneten insanlar olacağız.Bir üniversitelini bir fikri, savunduğu ilkeler olabilir.Beğenirsiniz beğenmezsiniz o ayrı.Ama gerçek hayattan bu kadar uzak kendini üniversite öğrencisi olarak tanıtan insanların varlığını gördükçe dehşete kapılıyorum.Eğer üniversitelerimizde bunun gibi insanlar yetişiyorsa gerçekten çok yazık.Çocuğun dediklerini duydukça ben kendimden utandım, nefret ettim bu durumdan.Ama sonuçta kızmamak lazım kendisi akpçi olduğu için ve akpçi olan tüm üniversiteli öğrenciler böyle olduğu için böyle davranışlar sergileyebilir.Bir an önce bu gibi durumların olmaması için okumalıyız,güncel olayları takip etmeliyiz.Bir üniversiteli olarak bunlar da bizim görevlerimiz arasındadır.
Devamını Oku

Sırdaşlık bitti mi?

Sırdaş kelimesine bazen çok büyük anlamlar yükleriz bazen ise sadece kelimeden ibarettir bizim için.Bu kelimenin hayatıma girmeden önce benim için bu kadar anlamlı olacağı aklıma bile gelmezdi.Nasıl oldu bilmiyorum ama birden biriyle konuşmaya başladık,birbirimizden bahsettik.Yani sırdaş olma yolunda adımları attık.Sonra samimi bir şekilde arkadaş olduk.Ama bir noktadan sonra sadece arkadaş değil,sevincimizi üzüntümüzü paylaştık.Benim birine bu kadar güvenebileceğim aklıma gelmezdi.Çünkü daha önce baya hasar almıştım bu gibi durumlardan.Bu sefer doğru olduğundan emindim.Çünkü sırdaşlık anlaşmasını imzaladığım insan dünya tatlısı bir insan.O'nu anlatacak kelimeler bulunmaz herhalde.
4 sene herşeyi paylaştığın insanla arana mesafe girince yani ayrı okullara gidince maalesef sırdaşlık makamı da biraz olsun zarar görüyor.Gerçekten hemencecik etkilerini görmeye başladım.Giderek konuşma sayımız azalmaya başladı.Ve sonra iyice tükendi.O eski sırdaşlık makamından eser yok artık.Hala birbirimize sırdaş diye sesleniyoruz ama en azından ben öyle düşünüyorum artık sırdaş diye bir şey kalmadı gibi.Üzülerek söylüyorum ama böyle.Ama yeni bir başlangıç yapabilme ihtimalimiz var.Yeniden eskiden olduğu gibi yine bir şeyler paylaşırız umarım.Çünkü onunla konuşunca insan rahatlıyor.Gerçekten:)Paylaştıkça paylaşası geliyor.
Neyse fazla duygusal yoluna girmeden kesmek istiyorum.Son olarak şunu demek istiyorum iyi ki sen varsın ve iyi ki senin gibi bir sırdaşa sahibim.Eski günlere dönmek dileğiyle sana selamlar gönderiyorum:):)
Devamını Oku

9 Kasım 2009 Pazartesi

"g"yi kaç almalıyız?

Vize haftası geldi çattı.Kendilerine hoşgeldin diyoruz.En az hasarla geçip gitmesini diliyorum.Neyse bugün dinamik vizem vardı.Sorular biraz kolay geldi ve kısa süre içinde 3 soruyu yaptım.4.soruyu nasıl yapabilirim diye düşünürken asistan "g"yi kaç almamızı söyledi.Çünkü belirtilmemiş kaç alınması gerektiği.Asistan "9.80" alın dedi.Hemen 2-3 kişi atıldı."Ama biz 9.81 aldık".Asistan gayet doğal karşılayarak bu cümleyi olur dedi.Ama ben ve bir arkadaşım birbirimize bakarak bir anda kopmuş bulunduk.Yani 9.80 alsan ne olcak 9.81 alsan ne değişcek.Eh be çocuk.Kendinde misin sen.Neyse koptuğum için arkadaşa selamımı çaktım ve sınav kağıdını verip çıktım.Çocuk sayesinde gülerek sınıfı terk ettim.Sağol bro.
(Bu arada sınav esnasında yanıma çok güzel bir kız oturdu.Arada bir kesmedim desem yalan olur :D:D)
Devamını Oku

5 Kasım 2009 Perşembe

Ayıp ama hocam!!!

Ayıp dememin sebebi saygıdeğer İsmail hocamızın 10 kasım günü sınav yapmasıdır.Tarihin farkında olmadan haftaya sınavınız var dedi.Biz de hemen hocam 10 kasım tatidir dedik.İsmail hocamız da daha belli olmadığını, eğer tatil olursa sınavın sonraki haftaya kayabileceğini söyledi.Biraz sevinsekte benim için o hafta ölüm-kalım mücadelesi halinde geçecek galiba.Neyse 10 kasım gününün tatil olduğunun haberini bekliyoruz.Çünkü biz tatil olur düşüncesiyle çalışmayacağımızdan dolayı bu belirsizlik bizi biraz huzursuz ediyor.Ne yapalım beklemekten başka bir çaremiz yok:)
Devamını Oku

Benim için kantin bitmiştir! Bir daha gelmem!

Bizim yurdun kantine bu sene başında el değiştirdi.Sadece bizim yurt değil fakültelerdeki bütün kantinler "kampüs cafe" denilen saçma yerin eline geçti.Bu değişim en çok biz öğrencileri değiştirdi.Neden mi?Çünkü fiyatlar anormal derecede arttı ve kalite eskiye nazaraqn düştü.Kahvaltıyı 2TL ye yaparken şimdi 5TL ye yapabiliyorsun.Keza diğer kızartma türlerindeki pahalılıkta aldı başına gitti.Bu fiyat artrımlarını neye göre yaptılar veya kimi düşünerek yaptılar bilemiyorum.Biz neticesinde öğrenciyiz ve bu pahalılığın altında kalkamayız.En azından birçoğumuz için.Neyse bu durumu takip edeceğim ve bazı olaylar olduğunda paylaşırım.Benim derdim yurdun kantini ile.Çünkü yemek yapamadığımdan dolayı tek tercih kantin de o yüzden.Şu ana kadar ellerinden geldiği kadarıyla bize en iyi şekilde hizmet vermeye çalıştılar.Özellikle geçen sene zirvedeydiler.Kantin her zaman dolu olurdu.Geceleri bile çekirdek alınıp tv veya kağıt oynanırdı.Ne yazık ki bütün bunlar bu sene sona erdi.İlk olarak kızartmalardaki kalite ve miktar düştü ama fiyatlar aynıydı.ikinci olarak eleman sayısında sıkıntı yaşanıyor dolayısıyla temizlik nerdeyse sıfır.Son olarak da yemekhanedeki yemeklerin tatsızlığı (ama süregelen bir şey olduğu için fazla yadırgamıyorum).
Birkaç birşey anlatmak istiyorum.İlk olay sabah saatlerinde yaşandı.Sabah 10 gibi kalkmıştım.Sabah dersim olmadığı için güzelce kahvaltı yapayım demiştim.Neyse gittim kantine.Bir tane tabak aldım kahvaltılıkların olduğu yere gittim.Gördüğüm manzara beni şaşırtmıştı.Çünkü kahvaltılık diye 2 peynir çeşidi(biri sürme peyniri diğeri beyaz peynir) ve siyah ve yeşil zeytini vardı.Ordaki elemana sordum hayırdır başka çeşit yok mu diye.O da yok dedi.Neyse dedim başka bir şey alırım diye.İçeride ne var diye sordum.En azından menemen veya omlet bekliyordum (geçen seneden dolayı:))Şu anda içeride bir şeyin olmadığını sadece kahvaltılıkların olduğunu söyledi.Ben biraz sinirlendim ve o zaman siz burada ne yapıyorsunuz burada sadece 2 çeşit var dedim.Kızdım odaya geri çıktım.
İkinci olay okuldan gelmişim.E haliyle açıkmıştım direk kantine gittim.Tavuk ızgara siparişi verdim ve beklemeye koyuldum.Neyse sonra tavuğum geldi.Benimle birlikte ızgara köfte söyleyen de olmuştu.İkimizinki beraber geldi.Tavuğumu alırken bir şey farkettim.Tavuğun boyutu köfteden küçüktü.Dedim herhalde küçük parçalar halinde koymuşlardır.Ama patatesleri deştiğimde ortada başka tavuk ızgara parçası yoktu.Kasada duran elemana tavuk bu kadar mı dedim.O da evet dediğin de anında koptum.Elimdeki tabağı direk masya fırlattım sizin yapacağınız iş anca bu kadar olur dedim(birkaç bir şey daha söylemedim ama buraya yazılmaz:D) ve arkadaki amcaya gittim.Bir tek şuna üzülmüştüm:Parama.Bir hışımla çıkınca paramı geri almayı unutmuştum.
Son olaysa dün yaşandı.Yine sabah dersim yoktu.Yine dedim güzel kahvaltı edeyim.Aslında akıllanmam lazım ama yine de gittim.Neyse kantine gittiğimde omlet tabağını görünce bir sevindim ki tahmin edemezsiniz.Ben de hemen omlet söyledim.10 dakikaya yakın bekledim ve "omlet bekleyen" diye seslendiler.Aldım omletimi sonra dedim ki ekmek alabilir miyim.Doğal olarak omlet kuru kuruna yenmez ekmekle tadı çıkar.Ekmeğin kalmadığını ve geleceğini söyledi.Ben biraz durdum.Sanırsam sakinleşmeye çalışıyordum.Ama bir faydası olmadı.Yüksek sesle konuşma ufak bir tartışmaya dönüştü.Benden başka kimsenin olmaması şanssızlıktı ama yine de tüm düşündüklerimi söyledim.Omletimi yemeden ayrıldım.
Görüldüğü gibi 1 ay içerisinde bütün bunların yaşanması çok garip.Olan hep bana oldu çünkü her seferinde aç kaldım:):)Birçoğumuz böyle düşündüğü için artık kantine nerdeyse hiç uğramıyoruz.Nasıl olsa yakında iflas bayrağını çekerler ve bizlerde kurtuluruz.Kantin ve yemekhanelerde gerçekleşen olayları aktarmaya devam edeceğim.Beni izlemeye devam edin:):)
Devamını Oku

3 Kasım 2009 Salı

Gevşeklik....Unutkanlık....

Son zamanlarda bu iki durum sıkça yaşanır hale geldi.Unutmak gevşekliğin bir sonucu olarak çıkmasından dolayı onu fazla önemsemiyorum.Gevşekliğin nedenini gerçekten bilmiyorum.Belki gerçekten rahat gevşek davranan biri oldum veya bir sıkıntım var ben farkında değilim (nasıl olacaksa) ya da aşığım!!Şimdi bu olasılıkları bir düşünelim.Şu ana kadar hiç rahat hareketler içinde bulunmadım, herşeyi yerli yerinde ve zamanında yaptım.bu gitti.Sıkıntı konusunda gelince arada bir bazı şeyler yaşıyorum, görüyorum.Bunlar gerçekten beni üzüyor ama elimden bir şey gelmediği için içime atıyorum.Sebep bu mudur emin değilim.Bir diğer olasılık ise sevdalanmam:) Bunun hakkında bir şey söylemek istemiyorum, çünkü özel hayata giriyor.Olasılıkları düşünmeye devam edeceğim ve cevabını bulduğum an paylaşarım.
Bu durum sinir bozucu tarafı bir arkadaşım benden kendisine yardım eli uzatacak olan çizimleri beklerken ben her seferinde unutuyorum.Diyorum ki tamam eve gidince getiririm ama eve gelince uçmuş gitmiş.Ha bugün ha yarın derken dönemin bitmesinden korkuyorum.Burdan kendisine sesleniyorum:"Merak etme en kısa zamanda çizimler eline ulaşacaktır.Sham sözü"
Devamını Oku