15 Haziran 2010 Salı

Doğru Söze Ne Denir?



Erdoğan hafta sonu yaptığı konuşmada “malum gazeteler”i İsrail taşeronu olmakla suçluyor.
“Ortadoğu’daki katliamlara sessiz kalamayız” diyor ve soruyor:
“Amerika’nın Irak’ta ne işi var? Şu anda Irak’ta yüz binlerce dul kadın, yetim, öksüz var. Bunların sorumlusu kim? Bunlara karşı susacak mıyız? Susarsak Fatih Sultan Mehmet’in, Yavuz Sultan Selim’in kemikleri sızlar...”
Devam ediyor Başbakan:
“Bu coğrafyayı bu hale getirenler, tarihe bunun hesabını vermek durumunda...”
* * *
İşte özlediğimiz antiemperyalist tavır... O eski politikacılar neydi öyle...
Onlar, Yavuz’un, Fatih’in mirasından, Amerikan yayılmacılığından filan bihaber oldukları için “Ortadoğu’da Türkiye ile ABD’nin çıkarlarının örtüştüğünü” söyler, Büyük Ortadoğu Projesi’nin eşbaşkanı olmakla övünürlerdi.
Daha eksenimiz kaymamıştı o zamanlar...
Pentagon yetkilileri bile “Biz Irak’a müdahale için tereddütteydik, Türkiye bize cesaret verdi” demişti.
Amerikalılar Irak işgali için kapıya dayandığında bizim lider, “Amerika’nın Irak’ta ne işi var? Bu suça ortak olmayalım. Atalarımızın kemikleri sızlar” diyen milletvekillerini azarlamış, “Buna ‘Hayır’ demek bana ‘hayır’ demektir” diye rest çekmişti.
İşgale karşı çıkanları da bir daha aday yapmamıştı.
Kimdi ki o?
* * *
Dönemin Dışişleri Bakanı, işgalciyi haklı çıkarmak için demişti ki:
“Biz komşumuz olan bir ülkenin diktatoryal rejimle yönetilmesini arzu etmeyiz. Bunu Türkiye’ye yönelik bir tehdit olarak algılıyoruz.”
Şimdi soracaksınız:
“Peki ne oldu da komşu İran’ın diktatoryal rejimi Ankara için sorun olmaktan çıktı?”
Dedim ya; bunlar eksenimiz değişmeden önceydi.
Şimdi adını getiremedim; o lider Irak’ın işgaline “taşeronluk” karşılığı koparılacak hibe için yaptığı yüz kızartıcı pazarlıklar nedeniyle Amerika’da karikatürlere konu olmuştu.
Bir Amerikan gazetesine yazdığı makalede şöyle demişti:
“Irak’ta savaşan kahraman Amerikan askerlerinin, en az zayiatla, mümkün olan en kısa zamanda ülkelerine dönmeleri için dua ediyoruz.”
Duayla kalmamıştık tabii...
Meclis “kahraman Amerikan askerlerine” geçiş izni vermese de o liderin talimatıyla İncirlik kullanıma açılmış, işgal silahları Türk hava sahası üzerinden nakledilmiş, işkence uçakları Türk havalimanlarına inip kalkmıştı.
Şimdi adını hatırlayamıyorum, ama bu çabaları gösteren o lidere “Amerikan Museviler Kongresi” “Cesaret ödülü” vermişti de, bizim lider, Musevi olmadan bu ödülü alan ilk politikacı olarak kayıtlara geçmişti.
Adı dilimin ucunda... Neydi?
* * *
Bunların üzerinden henüz 7 yıl geçti.
O arada bizim diplomatik eksen değişti.
Dün Irak’ın işgali için nasıl çabaladıklarını unuttuğumuzu sananlar, gün geldi, “Bunların sorumlusu kim” diye sormaya başladı.
Sorumluları biz unutsak, tarihin aynası unutmaz.
Ve “Bu coğrafyayı bu hale getirenler, tarihe bunun hesabını vermek durumunda kalır bir gün...”

Can Dündar
Devamını Oku

17 Aralık 2009 Perşembe

Can Sıkıntısı


İnsan bazen sebepsiz yere daralır ya içinden birşey yapmak geçmez ya; hani geçer bir köşeye ya bilgisayarda takılır ya da öylece oturur ya; bir süre sonra da o yaptığından da sıkılıp etrafına bakar ya insan, çevresindeki insanlara, çevresindeki nesnelere, eşyalara; insanların ne yaptıklarını anlamaya çalışır ya, eşyaların o anki durumuna bir anlam yükler ya; etrafındaki şeylere anlam yükledikten sonra o da aynısını yapmaya çalışır ya veya sosyal ortama girmeye çalışır ya; bir süre sonra bunun da kendisini açmadığını görüp onu yapmayı da bırakır ya insanoğlu; sanki bir kısır döngüdeymiş gibi tekrardan en başa dönüp köşesine çekilip kendi dünyasında birşeyler yapmaya devam eder ya; işte o insanoğlu bir kısır döngü içerisinde olduğuna kesin karar verir.Hayata küser, herşey onun için anlamsız gelir.Oturmaktan zevk almaz, yatmaktan zevk almaz, yemekten tat almaz, sudan tat alamaz.Öyle etrafta tabirimi hoş görün ama robot gibi gezer.Gezerken de aklına resimdeki gibi abuk sabuk ama güzel fikirler gelir.Bu fikirleri yeteneğiyle birleştirdikten sonra kağıtlara döker, kendi yorumunu ekleyerek böyle uç resimler çizmeye devam eder.Bu alanda başarılı adımlar atarak önemli bir kariyere sahip olma şansına sahip olur.İçindeki sıkıntıları kağıtlara dökerek hem kendisi rahatlamış olur hem de bir alanda başarılı olarak emin adımlarla yürür.

Peki soruyorum?Herkes içindeki bu sıkıntıyı birşeyler karalayarak mı atar?Herkes bu konuda yetenekli midirki?Hadi diyelim yeteneği olanlar bu yola başvurdu veya yazılar yazmaya çalıştı, seri romanlar yazdı ya elinden birşey gelmeyenler bunun üstesinden nasıl gelecek.Cevabı bulmak hem zor hem kolay.Ben de arayışlar içerisindeyim.Bulduğum da sizlerle paylaşırım.
Devamını Oku

Bugün Benim Doğum Günüm!!!


Bundan tam 21 yıl önce.Bir kış akşamı.Kar yağıyor, her taraf bembeyaz.Anne ile baba daha 1,5 yıllık evliler.1,5 yıl sonra ilk çocukları olacak.Baba ilk çocuğunun doğumundan bir gün önce askere gitmiş.Şans işte.Çocuğunun doğumunu kaçırmış.Neyse ki annenin başında duracak kimseler varmış.Aklı eşinde ve çocuğunda kalmamış.Ama ilk çocuğunu görememenin de sıkıntısı var.Neyse baba üstlerine durumu anlatmış, izin almış ve evine gelmiş.O küçük yavruyu görmek için sabırsızlanıyor.Eve geldiğinde o masum ifadeyi görünce çok mutlu oluyor.Askerlik bu.Bu ziyareti kısa kesmek durumunda kaldı baba.Bir daha geleceği günü iple çekerek birliğine teslim oldu.Gel zaman git zaman babanın askerliği bitti ve evine döndü.Tabi o sırada çocuk da büyümüştür.Hatta yürümektedir.Çocuk babayı ilk gördüğünde biraz korkmaktadır.Çünkü daha önce görmemişti doğru düzgün.Ya da babasını hatırlaması mümkün değildi.Baba odaya girince çocuk ayağa kalkar ve esas duruşta asker selamı verirmiş.Babanın bir tek sözünde çocuk hemen denileni yaparmış.Korku değil saygıdan dolayı çocuk böyle davranırmış.

Çocuk yavaş yavaş okul çağına gelmiş.Hemen hemen her çocuk gibi öncelikle anaokuluna gönderilmiş.Okula daha rahat alışması için.Ama çocuk anaokuluna gitmekte çok isteksiz.O kadar ki anne-babası çocuğu anaokuluna bıraktıklarında çocuk arkalarından ağlamaklı bir şekilde bakarak "Beni bırakmayın" diye söyleniyormuş.O kadar masum bakıyormuş ki ailesi bazen kıyamayıp göndermiyormuş anaokuluna.Bir de üstüne rahatsızlaşınca bir dönem sonra artık hiç göndermediler çocuğu.

1 sene sonra artık abi oluyordu.Annesi kardeşine hamile idi.Kendisinin aksine kardeşi temmuz ayında dünyaya gelecekti.Kendisinin aksine karlı bir havada değil günlük güneşlik bir havada hayata merhaba diyecekti.4 temmuz da beklenen kardeş geldi.Ailemize katılan bu küçük misafir kızdı.Sanki aile içinde bir denge olsun diye kız olmuştu:)Abi kız kardeşinin doğduğu haberini nasıl aldığı dünmüş gibi hatırlıyordu.Evde sadece abi ve halası var.Bir telefon çalıyor ve sevinçli haber veriliyor.Apar topar hastaneye gidiliyor.Bir an önce o küçük şeyi görmek istiyordu abi.Kardeş geldi tamam ama bir isim koyulması gerekiyordu.Anne ve alt komşu teker teker isimlerre bakarak uygun bir isim arıyorlardı.Abi de hemen yanlarında durup ne yaptıklarına bakıyor.Daha fazla dayanamıyor abi.Bir isim söylüyor ve bunun koyulmasını istiyor.Abi kardeşine "Özlem" ismini uygun buluyor.Belki kendi ismiyle bir uyum içerisinde değil ama olsun.Özlem büyürken abisi de onunla uğraşmaya başlıyor.Kardeşinin o tombiş yanaklarını ısırıp duruyor abi.Sürekli takılıyor onunla.Kesinlikle yanlış anlaşılmasın kıskançlıktan değil sevgiden dolayı yapıyor bunları.

Bunlar olurken abi bir tehlike yaşıyor küçük yaşta.Halasına gidiyorlar ailece.Abi dışarı çıkıyor oyun oynamak için.Yanında da kuzeni var göz kulak olsun diye.Nasıl oluyorsa abi kuzeninden kurtuluyor bir şekilde ve kayboluyor.Kaybolduğu yerde öyle bir yer ki kaybolması normal bulunması çok zor olan yer.Uzun arayışlar sonucu abi bulunuyor.Abi o gün bulunmasaydı belki de hiç bugünlere gelemeyecekti.Hiç büyüyemeyecekti.Yaşamındaki dönüm noktalarından biridir abi için.

Artık okula gitme vakti geliyor abi için.Öğrenciliğe ilk adımı atmak üzere.Gerekli alışverişler yapılıyor.Üst baş alınıyor.Okulun ilk günü gelip çatıyor.İlk kez bir okuldan içeri giriyor.Heyecanlanıyor doğal olarak.Evleri ile okulun arası 5 dakika olmasına rağmen annesi okula götürüp getiriyor.Çünkü artık yeni evleri vardı ve çevreyi fazla bilmiyordu abi.Birgün anne abiyi okuldan almaya gidiyor.Bekliyor dışarıda ve bir yandan da çıkanlara bakıyor abiyi gözden kaçırmayayım diye.Abi yok ortalıkta.Okul boşaldıktan sonra anne eve geri geliyor.Bakıyor ki abi evde.Çoktan gelmiş.Anne soruyor nası geldin diye.Yolu biliyor muydun ki?Abi de cevap olarak evlerinin hemen yanındaki caminin minaresini takip ederek evi bulduğunu söylüyor.O sırada herkes birden gülümsüyor doğal olarak.Okula tek başına gitmeye başlıyor artık.Okula giderken ve eve gelirken sevdiği birşey vardı.O da bir su birikintisine basmak.Oyundu onun için.Nerede bir su birkintisi görse hemen koşardı ve sanki içinde yüzermişcesine üstünde zıplardı.Tabi annesi kızardı ama olsun bunu yapmayı çok seviyordu.

Abi yavaş yavaş büyüyordu.13 yaşındaydı artık.Ve önünde önemli bir sınav vardı.Lgs...Okul-dersane-özel ders şeytan üçgeninde gidip geliyordu.Belki yorucu belki de gereksizdi ama o zaman anlamadığı şeyi sonraları anlamaya başladı.Özellikle özel ders aldığı Türkçe hocasından çok şey öğrenmişti.Hem ders konusunda hem de hayat bilgisi dersi konusunda.Abi şuan hocasına çok minnettar.Sınavda çalışmanın meyvelerini toplayarak iyi bir puan alarak bir andolu lisesine yerleşiyor.

Liseye gittiğinde az kişiyi tanıyor abi.Ortaokuldan birkaç kişi ve dersaneden bir kişi o kadar.Liseye sınıfın belirlenmesi için gittiğinde sırada üç kız vardı.İlk kız içeri girdi.Seçti sınıfını , çıktı.Diğer kız girdi, o da sınıfını belirledi ve çıktı.Çıktıktan sonra bu iki kız birbirlerine hangi sınıfları çektiklerini sordular.Aynı sınıfa düştükleri hallerinden belliydi.Çünkü seviçten hoplayıp zıplıyorlardı.Son kız da girdi içeri.Son kızın abisi ile baba önceden tanışıyor.Kahramanımız abi ile kızın abisi de tanıştılar bu vesileyle.Kız da işini bitirdi.Ve beklenen an geldi.Sıra abiye gelmişti.Abi girdi içeri ve A sınıfını seçti.Numarası ise 781 oldu.Şans işte sırada bekleyen üç kız ve abi aynı sınıfa düştüler.Aynı anda kayıt olunmasından mı bilinmez ama abi ile üç kızın arası lise hayatı boyunca iyi gitmiştir hep.Özellikle bir tanesi(srdş)...

Liseye başladıktan sonra dersaneden tanıdığı, artık bir isim koymak şart, Noyan ile takılmaya başladı okulun ilk günlerinde.Giderek arkadaş edinmeye başladı.Edindiği arkadaşlarının en başında "Zenci" olarak adlandırılan Hakan idi.Sonraları artık bir grup olundu.Belli kişilerle takılmaya başladı abi.İleriki yıllarda sınıfta olan huzursuzluktan biraz rahatsız oldu ama elinden birşeyler de gelemezdi.Elinde olmayan nedenlerden ötürü abiye küsüldü.Neyse abinin en favori yılı lisenin son senesiydi.Bir grup olup, duvar tarafı olarak nitelendirilen, sınavlarda yardımlaşma olsun, diğer konularda olsun birbirlerine destek oldular.Bazen de cam tarafından bazı yardımlar gördü abi.Onları da unutmak mümkün değil.Kimin olduğu anlaşılmıştır herhalde(srdş).

Öss'nin yaklaşmasıyla heyecan biraz daha arttı.Bir yandan öss telaşı bir yandan da sınavdan sonra belki de arkadaşlarını bir daha göremeyecek oluşunun üzüntüsü vardı üstünde abinin.Uzun çalışmalar sonucu sınava girildi ve artık üniversiteli olacaktı abi.İtü'yü kazanmıştı abi ama liseden kimse yoktu neredeyse.Kendini yabancı bir ortamda hissetti bir anda.Üniversite kayıtları için okula geldi.İnşaat mühendisleri için kayıt saatinde hazır bulundu.Sıraya girdi ve sıranın kendisine gelmesini bekledi.Beklerken birkaç kişiyle tanıştı.Konuşurken sırası geldi ve kayıdını olup dışarı çıktı.Üniversite maratonu başlamış oldu böylece.

Şimdi gelelim bu abinin kim olduğuna.Tabiki benim başka kim olacaktı.Bugün benim doğum günüm.O yüzden birşeyler karalamak istedim.Biraz hayat öyküsü gibi oldu, gereksiz bazı şeyler yazmış da olabilirim ama olsun bugün benim doğum günüm.

Öncelikle anneme, babama, kardeşime sonrasında dostlarıma, arkadaşlarıma, öğretmenlerime, akrabalarıma, lisede beni üzen insana, liseden beri yanımda olan sırdaşıma, eski yurt arkadaşıma, beni seven sevmeyen bütün tanıdıklarıma teşekkür ediyorum.Sizlerle birlikte daha uzun yıllar ben buralarda olurum.Sağolun:):)
Devamını Oku

16 Aralık 2009 Çarşamba

Bir Süre Kayıptım


Uzun bir süredir bir zaman bulupta yazı yazamadım.Bu yüzden bu süre boyunca blog biraz duraksadı.Sizlerden özür diliyorum.Neden yazamadığımı aşağıda açıklayacağım.Yazamadığım boş günlerin acısını ileriki günlerde çıkaracağımı sizlere duyuruyorum.

Yazamamın sebebine gelince en iyi arkadaşlarımdan biri olan Onur ile ben bir süredir bir blog açıp orada sporla ilgili yazılar yazmayı amaçlıyorduk.Yaklaşık bir ay önce de amacımıza ulaştık ve tarafsız taraftar isimli bir blog kurduk.Bu blogta her tür spordan her türlü olayı tarafsız bir şekilde yorumlayarak sizlere duyurmak amacımız.Bu blogta günlük spor haberleri, verilen demeçler, spordan ilginç manzaralar, videolar, biraz magazin ve araştırma yazılarını bulabilirsiniz.İsterseniz bir siteye uğrayın beğenirseniz ne ala beğenmezseniz de daha iyi yapmaya çalışırız.Beğeneceğinizi umarak işte sitemizin adresi;

http://tarafsiztaraftar.blogspot.com/
Devamını Oku

17 Kasım 2009 Salı

500T'den manzaralar






Devamını Oku

12 Kasım 2009 Perşembe

Alonso'dan Ferrari Çıkarması



Alonso 2010 sezonundan itibaren yarışacağı Ferrari'ye ilk ziyaretini yaptı.Daha resmi olarak Renault dan ayrılmamasına rağmen 2010 hazırlıklarını yerinde görmek için fabrikaya gitti.Yeni sezon onun için yeni bir sayfa olacağından işi sıkı tutuyor gibi duruyor.Alonso yeni takımında başarılı olmak isteyecektir.Bunu içinde takımla bir bütün olmak gerektiği bilen Alonso fabrikaya ziyaret etmiştir.İlk olarak takım çalışanlarıyla birlikte olan Alonso daha sonra takım patronu Luca di Montezemolo ile bir araya geldi.
Ne diyelim.Alonso'ya yeni takımında o büyük ünvana bir daha erişme fırsatını bulur.Dörtle gözle bekliyoruz.
Devamını Oku

Olmadı ama ENKE!







Enke Fenerbahçe'ye gelmeden önce Barcelona'da oynuyordu.Ben bu transferi duyduğumda çok sevinmiştim.Eğer Barcelona gibi bir takım kalesini savunması için bu adama güvenip kadrosunda yer verdiyse muhakkak bir bildikleri vardı.Peki Fenerbahçe'ye geldiğinde ne oldu?Daha ilk maçında 3 gol yediği için tabirimi maruz görün ama resmen "kellesini" istediler.Daha yeni geldiği ülkeye tamamen adapte olmamış ve takımdaki büyük değişiklikler olmuş.Takım tam anlamıyla bir uyum içinde değil.Bütün bunları görmezden gelip sadece ilk maçında 3 gol yediği için adamı göndermek istedik.O maçı izleyenler bilir İstanbulspor çok iyi oynamıştı biraz da Fenerbahçe yardım etmişti tabiki.Yenilen gollerde sadece ilk golde hatası olduğunu düşünüyorum.Neyse tüm bunlara girmenin anlamı yok.Sonra Fenerbahçe o sezonu şampiyon tamamladı dimi.Enke gittiğinden dolayı mı yoksa!!Enke ile devam etse yine olurdu ki.Şok skor çıkınca ihalenin Enke'nin üstüne kalmasını istediler.Kendilerine bir eleştiri gelemesinden korktular belki.Hepsi bu.Tüm bunlar yetmezmiş gibi bir de 2 yaşındaki "Lara" isimli kızını kaybetti.Sanki bütün olaylar peş peşe geliyordu.Tüm bu stresli ortam kendisinde bir hastalığı ortaya çıkardı.O da başaramama korkusundan kaynaklanan depresyon.Depresyona girdiğinde kontrol dışı hareketler yapıyormuş.Belki de tüm bu olanlara sitemdi, isyan ediyordu bu hayata.Ama yaşamda kalmaya karar verdi,yılmadı olumsuzluklara rağmen.Hannover takımına transfer oldu.Birinci kaleci olmak için biraz bekledi ve beklemenin meyvesini aldı.Göstermiş olduğu performansla Almanya'da yılın kalecisi seçildi ve daha önemlisi Almanya milli takımına çağrıldı.Ama bir türlü hastalığının üstesinden gelemiyordu.Yaşamak ile ölmek arasında gidip geliyordu belki de bilemiyoruz.Eşinin desteğiyle ve evlat edindikleri 8 yaşındaki kızıyla yaşama sımsıkı bağlanmaya çalıştı, çabaladı.Ama eşinin açıklamasına göre Enke kızını kaybetmekten, onu da ellerinden alacakalarından korkmuş.Demek ki öyle bir an geldi ki artık yaşamaktan vazgeçti.Bu acıları, sıkıntıları artık geride bırakmak istedi.Ölmeyi tercih ederek.Aramızda olmayabilirsin ama hafızalarımızda ve gönüllerimizde her zaman olacaksın.Seni hiçbir zaman unutmayacağız.
Şunu da düşünmekten kendimi ele koyamıyorum.Başaramama korkusunda Fenerbahçe'nin de bir payı var mıdır acaba?Sadece takımda 13 gün geçirmenin verdiği sıkıntı belki de herşeyin başlangıcıydı.Tabiki kızının ölümü büyük etken olabilir ama böyle kolay harcanması da kendisini rencide etmiş olabilir ve sinirsel bir problem doğurmuş olabilir.Keşke yönetim arkasında durabilseydi ve bu yetenekli kaleceyi uzun yıllar fener forması altında izleyebilseydik.KEŞKE!!!
Devamını Oku

"Pes" artık Japonya

Dün akşam arkadaşımla pes2010 oynuyorduk.Dünya kupası yapalım dedik bir heyecanı olsun diye.Hollandayı seçtik neredeyse hiç portakalları seçmemiştik bir deneyim olsun istdik.Neyse gruptaki diğer takımlarda sırasıyla şunlar geldi.Nijerya,Fildişi sahilleri ve Japonya.Başladık turnuvaya.Nijerya ve Fildişiyle oynadığımız maçlardan 4 puan çıkardık.Son maç Japonya ile ve diğer maçın skoruna göre bize beraberlik yetiyor.Japonya ise tamamen 3 puan parolası ile çıkıyor.Çünkü gruptan çıkma şansları var.Hakemin düdüğü ile birlikte meşin yuvarlağı döndürmeye başladık.Maçın başlaması ile Japonlar müthiş bir presle başladılar ama arkada bu presin sonucu boşluklar vardı.Ben hemen bunu farkettim ve arkadaşa eğer bu boşlukları kullanırsak bu maçı rahat kazanırız.Fikir güzeldi tamam ama uygulama kısmına gelince hep takıldık.Japonlar top çeviriyor sürekli ve top bizdeyken de bunaltıcı pres yapıyorlardı.Japonların bu oyununa fazla dayanamadık ve maçı 2-0 kaybettik ve turnuvadan elendik, Japonya gruptan çıktı.Doğal olarak biraz şaşkınlık vardı ama sonra şaşkınlığın yerini gülümseme aldı.
Bu turnuva bizi kesmediği için bir daha dünya kupası yapalım dedik.Bu sefer İspanya'yı seçtik.Rakiplerimiz arasında ise sürpriz takımlar vardı.Biri Hollanda diğeri ise Japonya.Kaderin bir cilvesi ne yapacaksın.Neyse ilk iki maçımızı yaptık ve 4 puanı cebimize koyduk.Geldik Japonya maçına.Geçen maçtan kalan bir intikamımız vardı.Bu yüzden hırslıydık ve bunun sonucunda maça iyi de başladık.Önceki oynadığımız gibi maç pozisyonlu geçti.Tarih tekerrürden ibarettir diyerekten Japonya 2-0 öne geçti.Bir an için oynamayı bırakmak istemiştim ama boşver dedim nasıl olsa biz çıkarız diye.Neyse sonlara doğru bir gol sıkıştırdık ve 2-1 bitti maç.Tabiki Japonya yine gruptan çıktı ve bu sefer lider olarak.İçimden bu Japonya neymiş be gerçekten tebrik ediyorum dedim.Yolumuza devam ederken bir engelle karşılaştık.O da ikinci turda Arjantin'in gelmesi idi.Bir anda tüm umutlarımız yok oldu.Klas adamlarıyla bizi perişan ettiler ve 2-0 yenerek bize İspanya'ya giden uçağın biletlerinden verdiler.Bizde kırmadık ve evimize geldik.
Bir pes2010 macerası da bu kadardı.Japonları hiçbir zaman unutmayacağım.En yakın zamanda tekrar kendileriyle karşılaşmayı umuyorum.
Devamını Oku

10 Kasım 2009 Salı

Bir üniversiteli böyle olmamalı!!!

Geçenlerde yemek yiyorum.Yanımda da 2 tane üniversiteli diyeceğim ban ayıp olacak ama neyse 2 tane çocuk! oturuyorlar.Televizyon açıktı ve star tv izleniyordu.Gündemi meşgul eden meşhur domuz gribi konusu tartışılıyor.O günde tayyip aşı olmayacağını kendi sağlık bakanını ağır bir dille eleştirerek açıklamış.Star tv de şöyle dedi.Şimdi tayyip aşı olmayacağını açıkladı halk da bundan etkilenip aşı olmak istemeyebilir tayyip yolundan giderek.Aslında mantıklı gibi geldi.Çünkü ne derse doğru olarak kabul gördüğü için.Ben bunda değilim.Bu haber geçtikten sonra yanımdaki çocuk! "ben de akpçiyim ama ben aşı olurum" dedi.Şİmdi düşündüm.Aslında söylediğinde ilk başta bir gariplik yok ama şuna takıldım."akpçiyim" lafına.Ne demek bu bana biri anlatabilir mi acaba?Eğer üniversiteye gittiğini sanan çocuklar takım tutar gibi parti tutuyorsa bu gençlikten bir şey olmaz.akpnin söyledikleri bana daha uygun diyebilirsin ama akpçiyim lafı biraz saçma geliyor bana.
Neyse bununla da bitmedi çocuğun lafları.Bir süre suskunluktan sonra arkadaşına şu soruyu sordu ve ben de hayretle dinledim."Hani şu evinde paralarla hapse giren Atatürkçü Düşünce Derneği'nin başkanı kimdi.Soyadı ayver olan"Siz bu cümleden kimi anladınız söyler misiniz bir.Hemen akıllara Şener Eruygur gelebilir ama yanlış cevap.Bu çocuk Sinan Aygün'ü sormaya çalıştı.Karşısındaki çocuk da şaşırdı bu ne diyor diye.Bunlara ek olarak bir de kısa süre önce kaybettiğimiz önemli insan Türkan Saylan'ı tanımadı.Kim bu kadın dedi.Ne diyeyim yazık.
Ben şuna yanıyorum.Kendini üniversiteli olarak gören bir insan sadece derslere girip başarılı olmak istememlidir.Güncel olayları da takip etmelidir.Şunu bilmeliyiz ki biz gençler olarak gelecekteki bu ülkeyi yöneten insanlar olacağız.Bir üniversitelini bir fikri, savunduğu ilkeler olabilir.Beğenirsiniz beğenmezsiniz o ayrı.Ama gerçek hayattan bu kadar uzak kendini üniversite öğrencisi olarak tanıtan insanların varlığını gördükçe dehşete kapılıyorum.Eğer üniversitelerimizde bunun gibi insanlar yetişiyorsa gerçekten çok yazık.Çocuğun dediklerini duydukça ben kendimden utandım, nefret ettim bu durumdan.Ama sonuçta kızmamak lazım kendisi akpçi olduğu için ve akpçi olan tüm üniversiteli öğrenciler böyle olduğu için böyle davranışlar sergileyebilir.Bir an önce bu gibi durumların olmaması için okumalıyız,güncel olayları takip etmeliyiz.Bir üniversiteli olarak bunlar da bizim görevlerimiz arasındadır.
Devamını Oku

Sırdaşlık bitti mi?

Sırdaş kelimesine bazen çok büyük anlamlar yükleriz bazen ise sadece kelimeden ibarettir bizim için.Bu kelimenin hayatıma girmeden önce benim için bu kadar anlamlı olacağı aklıma bile gelmezdi.Nasıl oldu bilmiyorum ama birden biriyle konuşmaya başladık,birbirimizden bahsettik.Yani sırdaş olma yolunda adımları attık.Sonra samimi bir şekilde arkadaş olduk.Ama bir noktadan sonra sadece arkadaş değil,sevincimizi üzüntümüzü paylaştık.Benim birine bu kadar güvenebileceğim aklıma gelmezdi.Çünkü daha önce baya hasar almıştım bu gibi durumlardan.Bu sefer doğru olduğundan emindim.Çünkü sırdaşlık anlaşmasını imzaladığım insan dünya tatlısı bir insan.O'nu anlatacak kelimeler bulunmaz herhalde.
4 sene herşeyi paylaştığın insanla arana mesafe girince yani ayrı okullara gidince maalesef sırdaşlık makamı da biraz olsun zarar görüyor.Gerçekten hemencecik etkilerini görmeye başladım.Giderek konuşma sayımız azalmaya başladı.Ve sonra iyice tükendi.O eski sırdaşlık makamından eser yok artık.Hala birbirimize sırdaş diye sesleniyoruz ama en azından ben öyle düşünüyorum artık sırdaş diye bir şey kalmadı gibi.Üzülerek söylüyorum ama böyle.Ama yeni bir başlangıç yapabilme ihtimalimiz var.Yeniden eskiden olduğu gibi yine bir şeyler paylaşırız umarım.Çünkü onunla konuşunca insan rahatlıyor.Gerçekten:)Paylaştıkça paylaşası geliyor.
Neyse fazla duygusal yoluna girmeden kesmek istiyorum.Son olarak şunu demek istiyorum iyi ki sen varsın ve iyi ki senin gibi bir sırdaşa sahibim.Eski günlere dönmek dileğiyle sana selamlar gönderiyorum:):)
Devamını Oku

9 Kasım 2009 Pazartesi

"g"yi kaç almalıyız?

Vize haftası geldi çattı.Kendilerine hoşgeldin diyoruz.En az hasarla geçip gitmesini diliyorum.Neyse bugün dinamik vizem vardı.Sorular biraz kolay geldi ve kısa süre içinde 3 soruyu yaptım.4.soruyu nasıl yapabilirim diye düşünürken asistan "g"yi kaç almamızı söyledi.Çünkü belirtilmemiş kaç alınması gerektiği.Asistan "9.80" alın dedi.Hemen 2-3 kişi atıldı."Ama biz 9.81 aldık".Asistan gayet doğal karşılayarak bu cümleyi olur dedi.Ama ben ve bir arkadaşım birbirimize bakarak bir anda kopmuş bulunduk.Yani 9.80 alsan ne olcak 9.81 alsan ne değişcek.Eh be çocuk.Kendinde misin sen.Neyse koptuğum için arkadaşa selamımı çaktım ve sınav kağıdını verip çıktım.Çocuk sayesinde gülerek sınıfı terk ettim.Sağol bro.
(Bu arada sınav esnasında yanıma çok güzel bir kız oturdu.Arada bir kesmedim desem yalan olur :D:D)
Devamını Oku

5 Kasım 2009 Perşembe

Ayıp ama hocam!!!

Ayıp dememin sebebi saygıdeğer İsmail hocamızın 10 kasım günü sınav yapmasıdır.Tarihin farkında olmadan haftaya sınavınız var dedi.Biz de hemen hocam 10 kasım tatidir dedik.İsmail hocamız da daha belli olmadığını, eğer tatil olursa sınavın sonraki haftaya kayabileceğini söyledi.Biraz sevinsekte benim için o hafta ölüm-kalım mücadelesi halinde geçecek galiba.Neyse 10 kasım gününün tatil olduğunun haberini bekliyoruz.Çünkü biz tatil olur düşüncesiyle çalışmayacağımızdan dolayı bu belirsizlik bizi biraz huzursuz ediyor.Ne yapalım beklemekten başka bir çaremiz yok:)
Devamını Oku

Benim için kantin bitmiştir! Bir daha gelmem!

Bizim yurdun kantine bu sene başında el değiştirdi.Sadece bizim yurt değil fakültelerdeki bütün kantinler "kampüs cafe" denilen saçma yerin eline geçti.Bu değişim en çok biz öğrencileri değiştirdi.Neden mi?Çünkü fiyatlar anormal derecede arttı ve kalite eskiye nazaraqn düştü.Kahvaltıyı 2TL ye yaparken şimdi 5TL ye yapabiliyorsun.Keza diğer kızartma türlerindeki pahalılıkta aldı başına gitti.Bu fiyat artrımlarını neye göre yaptılar veya kimi düşünerek yaptılar bilemiyorum.Biz neticesinde öğrenciyiz ve bu pahalılığın altında kalkamayız.En azından birçoğumuz için.Neyse bu durumu takip edeceğim ve bazı olaylar olduğunda paylaşırım.Benim derdim yurdun kantini ile.Çünkü yemek yapamadığımdan dolayı tek tercih kantin de o yüzden.Şu ana kadar ellerinden geldiği kadarıyla bize en iyi şekilde hizmet vermeye çalıştılar.Özellikle geçen sene zirvedeydiler.Kantin her zaman dolu olurdu.Geceleri bile çekirdek alınıp tv veya kağıt oynanırdı.Ne yazık ki bütün bunlar bu sene sona erdi.İlk olarak kızartmalardaki kalite ve miktar düştü ama fiyatlar aynıydı.ikinci olarak eleman sayısında sıkıntı yaşanıyor dolayısıyla temizlik nerdeyse sıfır.Son olarak da yemekhanedeki yemeklerin tatsızlığı (ama süregelen bir şey olduğu için fazla yadırgamıyorum).
Birkaç birşey anlatmak istiyorum.İlk olay sabah saatlerinde yaşandı.Sabah 10 gibi kalkmıştım.Sabah dersim olmadığı için güzelce kahvaltı yapayım demiştim.Neyse gittim kantine.Bir tane tabak aldım kahvaltılıkların olduğu yere gittim.Gördüğüm manzara beni şaşırtmıştı.Çünkü kahvaltılık diye 2 peynir çeşidi(biri sürme peyniri diğeri beyaz peynir) ve siyah ve yeşil zeytini vardı.Ordaki elemana sordum hayırdır başka çeşit yok mu diye.O da yok dedi.Neyse dedim başka bir şey alırım diye.İçeride ne var diye sordum.En azından menemen veya omlet bekliyordum (geçen seneden dolayı:))Şu anda içeride bir şeyin olmadığını sadece kahvaltılıkların olduğunu söyledi.Ben biraz sinirlendim ve o zaman siz burada ne yapıyorsunuz burada sadece 2 çeşit var dedim.Kızdım odaya geri çıktım.
İkinci olay okuldan gelmişim.E haliyle açıkmıştım direk kantine gittim.Tavuk ızgara siparişi verdim ve beklemeye koyuldum.Neyse sonra tavuğum geldi.Benimle birlikte ızgara köfte söyleyen de olmuştu.İkimizinki beraber geldi.Tavuğumu alırken bir şey farkettim.Tavuğun boyutu köfteden küçüktü.Dedim herhalde küçük parçalar halinde koymuşlardır.Ama patatesleri deştiğimde ortada başka tavuk ızgara parçası yoktu.Kasada duran elemana tavuk bu kadar mı dedim.O da evet dediğin de anında koptum.Elimdeki tabağı direk masya fırlattım sizin yapacağınız iş anca bu kadar olur dedim(birkaç bir şey daha söylemedim ama buraya yazılmaz:D) ve arkadaki amcaya gittim.Bir tek şuna üzülmüştüm:Parama.Bir hışımla çıkınca paramı geri almayı unutmuştum.
Son olaysa dün yaşandı.Yine sabah dersim yoktu.Yine dedim güzel kahvaltı edeyim.Aslında akıllanmam lazım ama yine de gittim.Neyse kantine gittiğimde omlet tabağını görünce bir sevindim ki tahmin edemezsiniz.Ben de hemen omlet söyledim.10 dakikaya yakın bekledim ve "omlet bekleyen" diye seslendiler.Aldım omletimi sonra dedim ki ekmek alabilir miyim.Doğal olarak omlet kuru kuruna yenmez ekmekle tadı çıkar.Ekmeğin kalmadığını ve geleceğini söyledi.Ben biraz durdum.Sanırsam sakinleşmeye çalışıyordum.Ama bir faydası olmadı.Yüksek sesle konuşma ufak bir tartışmaya dönüştü.Benden başka kimsenin olmaması şanssızlıktı ama yine de tüm düşündüklerimi söyledim.Omletimi yemeden ayrıldım.
Görüldüğü gibi 1 ay içerisinde bütün bunların yaşanması çok garip.Olan hep bana oldu çünkü her seferinde aç kaldım:):)Birçoğumuz böyle düşündüğü için artık kantine nerdeyse hiç uğramıyoruz.Nasıl olsa yakında iflas bayrağını çekerler ve bizlerde kurtuluruz.Kantin ve yemekhanelerde gerçekleşen olayları aktarmaya devam edeceğim.Beni izlemeye devam edin:):)
Devamını Oku

3 Kasım 2009 Salı

Gevşeklik....Unutkanlık....

Son zamanlarda bu iki durum sıkça yaşanır hale geldi.Unutmak gevşekliğin bir sonucu olarak çıkmasından dolayı onu fazla önemsemiyorum.Gevşekliğin nedenini gerçekten bilmiyorum.Belki gerçekten rahat gevşek davranan biri oldum veya bir sıkıntım var ben farkında değilim (nasıl olacaksa) ya da aşığım!!Şimdi bu olasılıkları bir düşünelim.Şu ana kadar hiç rahat hareketler içinde bulunmadım, herşeyi yerli yerinde ve zamanında yaptım.bu gitti.Sıkıntı konusunda gelince arada bir bazı şeyler yaşıyorum, görüyorum.Bunlar gerçekten beni üzüyor ama elimden bir şey gelmediği için içime atıyorum.Sebep bu mudur emin değilim.Bir diğer olasılık ise sevdalanmam:) Bunun hakkında bir şey söylemek istemiyorum, çünkü özel hayata giriyor.Olasılıkları düşünmeye devam edeceğim ve cevabını bulduğum an paylaşarım.
Bu durum sinir bozucu tarafı bir arkadaşım benden kendisine yardım eli uzatacak olan çizimleri beklerken ben her seferinde unutuyorum.Diyorum ki tamam eve gidince getiririm ama eve gelince uçmuş gitmiş.Ha bugün ha yarın derken dönemin bitmesinden korkuyorum.Burdan kendisine sesleniyorum:"Merak etme en kısa zamanda çizimler eline ulaşacaktır.Sham sözü"
Devamını Oku

30 Ekim 2009 Cuma

Staj defteri belası

Malum yazın bir şirkette şantiye stajımı yaptım.Tamı tamına 35 gün...Kolay olmadı.İlk günler biraz zorlansam da daha sonra hem şantiyeye hem de orada çalışanlara alıştıktan sonra zevkle gitmeye başladım.Neyse staj bittikten sonra herkesin de bildiği gibi staj defteri yazılmalıydı.İki ay biraz salladım işi nasıl olsa yazarım diye.Sonuçta yazdım ama teslim etmek için son haftadaydık ve ben anca bitmiştim.Bitirdikten sonra mühendise götürdüm imzalatmak için.Bazı eksik yanları olduğunu ve tamamlamamı söyledi ve ben de dediklerini yaptım.Staj defterindeki son pürüzleri hallettikten sonra geriye defteri teslim etmek kaldı.Bugün aslında derse gitmek aklımdan geçmiyordu.Staj defteri olmasa sabah kalkacağımda yoktu.Sabah 10 da kalktım ve kahvaltıdan sonra 11 de yola koyuldum.Okula varınca bir şey hemen gözüme çarptı.Okula giren çıkan yoktu.O "ağaçlı yol" tarihinin en boş gününü yaşıyordu.Neyse fakülteye geldikten sonra kapıda bir yazı asılmıştı.Şaşırarak okudum.İlaçlamadan dolayı okulun kapalı olduğunu söylüyordu.Şaşırmıştım çünkü tatil edildiğini görmedim duymadım.Hemen staj defterini ne yapacağım hakkında düşünmeye çalıştım.Çünkü bugün son gündü ve vermem gerekiyordu.Defterle ilgili güvenliğesordum ama heberinin olmadığını söyledi.Haberi olmayan öğrenciler gelmeye devam ediyordu ve herkes şaşırıyordu.Ben de bir arkadaşımı aradım staj defterini verip vermediğini ve bugünün tatil olduğunu bilip bilmediğini sordum.Meğer benimde içinde buluduğum küçük bir azınlık tatil olduğun bilmiyormuş.Neyse staj defteri tesliminin pazartesiye ertelendiğini duyunca rahatlamıştım.Sonra metroya binerken bugün ne olduğunu anlamaya çalıştım.Boşu boşuna 5 saatlik bir yolculuk yaptığımamı, yağmurda ıslanmamamı üzüleyim yoksa staj defterinin tesliminin ertelendiğine ve 2 günümün daha olmasınamı sevineyim.Bu karmaşık duygular içinde 500t ye bindim.Bu defterin beni daha fazla zorlamadan teslim etmeden içim rahat etmeyeceğini görmüş olduk.En kısa zamanda senden kurtuluyorum defter son günlerini iyi geçir:):)
Devamını Oku

"Kader konuşabilir miyiz?"

Bugün 500t ile rutin yolculuğumu yapıyordum.Sadece arkadaki beşlinin önündeki koltuk boştu.Doğal olarak bende oraya oturdum.Cam kenarında oturduğum için dışarıya bakıyordum.Birden kafamı çevirdim yanımdaki adam telefonundan birine mesaj yolluyordu.Ben de kime yazdığını merak ettim ve baktım.Abimiz mesajı yazmak konusunda biraz ağır kaldığı için neler yazdığını fazla kasmadan okuyabiliyordum.Yazmasını bitirdikten sonra o anlamlı cümle ortaya çıktı.Aynen şöyle:"Merhaba nasılsın 15.3 o.sora telefonla konuşabilirmiyiz?" Okuduktan sonra kime yazdığını ilk başta kestiremedim.Ama gönderilen ismi görünce tamam dedim.Gönderilen insan sevgili ablamız "Kader".Kader ile saygıdeğer abimiz belli ki bir ilişki içerisndeler.Daha doğrusu yolun başındalar.Benim anladığım veya tahminim budur.Belki tam tersi bir şey çıkabilir ama eğer düşündüğüm gibiyse abimiz fazla resmi takılıyor.Abim benim girsene olaya böyle resmi davranmak sana zaman kaybettirir.Tam farklı düşünceler, tahminler yürütürken abim gideceği yere geldi ve otobüsten indi.Yüzümde bir tebessüm olduktan sonra birden herşeyi unutuverdim ve camdan dışarıya bakmaya devam etti.
Bir 500t manzarası da böyledi.Yeni olaylar ve manzaralarla tekrar görüşmek üzere:):)
Devamını Oku

26 Ekim 2009 Pazartesi

Yaşamımdan bir olay

Çocukken herkes evden kaçmayı düşünmüştür.Düşünme sebebi evdekilerin davranışları özellikle anne ve babanın tutumları.Aranızda tartışma çıktığında kapıyı çarpıp isteriz biz küçükler bazen.Benim de o anıma gelmiş bir anımı anlatacağım.
İlkokula gidiyorum.Bir haftasonu...hava çok güzel ve sıcak.Hani derler ya mevsim sıcaklığının üstünde..Aynen öyle bire hava.Evde ailece öğle yemeği yiyoruz.Masada babamla bir tartışma yaşadım.Konusu neydi hatırlamıyorum.Bana bağırmıştı ve ben de çok bozulmuştum.Bir an önce ordan çıkmak istedim.Ayakkabılarımı giydiğim gibi evden çıktım.Nasıl bir yere gitmez buralarda oynar diye peşimden gelmediler.Ama çıktığımda gitmek istediğim tek bir yer vardı ve yola koyuldum.Koyuldum koyulmasına ama nasıl gideceğimi bilmiyordum.Sürekli arabayla giderdik oraya ve yolu sadece camdan baktığım yerlerden çıkarabilirdim.Şansımı denemek istedim.En kötü ne olabilirdi ki kaybolurdum o kadar.Yolda yürüyorum ama hala içimde bir tedirginlik var.Çünkü birazdan yolculuğumun en zor kısmına gelmek üzereydim.Zor kısım diyordum çünkü orada birbirleriyle çok iyi geçinen!! çingenler oturuyordu.Arabayla geçerken onlardan korkardım hep.Köşeyi döndüm ve çingenlerin oaraya geldim.Baktım oradan sadece ben geçiyorum.Biraz duraksadım etrafıma baktım.Gelen giden var mı diye.Şanslı günümdeymişim ki arkamdan gelen bir çift vardı, ben de onların arkasından o mahalleyi geçtim.Ama kokudan terlemiştim ve biraz da titriyordum.Birinin orda koştuğunu veya bana doğru geldiğini görsem neredeyse ağlayacaktım.Bu zorluğu aştıktan sonra gideceğim yere sadece 5 dakikalık mesafedeydim.5 dakika sonra kapının zilini çaldım.Kapı açıldığında şaşırmış bir yüz gördüm.Sanki beni beklemiyormuşlar gibi!!Direk içeri girdim ve koltuğa oturdum.Beni sorguya çekmeye başladılar.Nasıl geldin ne oldu gibi sorular sordular.Ben de cavapladım.Gece burada kaldım.Ama bizim eve haber verdiler mi vermediler mi emin değildim.Biraz da onu düşünüyordum.O gece sevdiğim insana sarılarak uyudum ve o kötü geçen günün ardından çok iyi gelmişti.Ertesi gün kalktığımda güzelce kahvaltı ettik.Daha sonra kapı çaldı.Gelenleri tahmin etmek zor olmaz herhalde.Daha sonra biraz oturduktan sonra eve geri geldim.Haftasonu evden kaçma organizasyonum noktalanmış oldu.
Şimdi sıra o küçük yaşımda evden çıkıp gidebilecek olarak ilk aklıma gelen,yazları ara sıra kaldığım,güldürmek için cee eee diyen ve 3 sene önce bizi üzerek aramızdan ayrılan kişiyi söylemekte sıra.Kendileri halam oluyordu ve o güzel günleri hep hatırlayacağım.Keşke aramızda olsa da yine evden kaçıp onun yanına gitsem.Bazen geç kalabiliyorsun işte.
Devamını Oku

15 Eylül 2009 Salı

Avrupa Ligi 1.hafta maçları

Avrupa ligindeki ilk hafta maçları hakkındaki görüşlerim şöyledir.

A grubunda Ajax ve D.Zagreb’in kazanacağını düşünüyorum.

B grubunda Valencia ve Genoa’nın kazanacağını düşünüyorum.

C grubunda Celtic ve Hamburg’un kazanacağı düşüncesindeyim.

D grubunda S.Lizbon ve Hertha Berlin galibiyete yakın.

E grubunda Fulham ve Roma galibiyete yakın takımlar.

F grubunda D:Bükreş’in kazanacağını tahmin ediyorum.Panathinaikos-Galatasaray maçı ise zor maç olacaktır.Ama Galatasaray inşallah kazanıp Türkiye’ye döner.

G grubunda Lazio ve Villarreal’in sahadan galip ayrılacak takımlar.

H grubunda ise Fenerbahçe ve S.Bükreş’in rahat bir şekilde gaip gelecektir.

I grubunda Benfica kazanır, Everton-AEK maçı ise ortada bir maç.Ama Everton’un saha avantajını iyikullanacağını tahmin diyorum.

J grubunda Shakhtar kazanır Partizan-Toulouse maço berabere biter.

K grubunda hem Sparta Prag-PSV hem de Cluj-Kopenhang maçı berabere biter diyorum.

Son olarak L grubunda Werder Bremen ve A.Bilbao kazanır diye düşünüyorum.
Devamını Oku

Şampiyonlar Ligi 1.hafta maçları

A grubunda Juventus kendi sahasında Bordeaux’u ağırlarken M.Haifa ise Bayern Münich’i konuk edecek.Juventus Bordeaux karşısında favori ve kazanacağını düşünüyorum.Fakat kolay maç olmayacaktır.Bordeaux kaliteli ekip ve Juventus’U zorlayacaktır.Yine de fazla golün atılmayacağı ve Juventus’un kazanacağı bir maç olur.Diğer maçta ise favorinin Bayern olmasına karşın ben biraz şüpheliyim.Çünkü Bayern bu seneye kötü başladı ve istikrarlı olamayı beceremedi.Bu durumun belli bir süre sonra geçeceğini düşünüyorum ama bu maçta bu durum ortdan kalkarak rahat bir şekilde kazanır mı bilemem.Yine de Bayern kazanır diyorum ama ilginç bir skor da çıkabilir.

Gelelim B grubuna.Temsilcimiz Beşiktaş çok zor bir maça çıkacak.Kendi evinde Manchester United’i ağırlayacak.Beşiktaş’ın şu anki durumunu düşünürsek pek de umutlu olduğumu söyleyemem.Hem Beşiktaş’taki bu durum hem de Manchester’in şu anki durumu göz önüne alındığında Beşiktaş’ın bırakın galip gelmesini puan bile alması sürpriz olur.Beşiktaş en azından 1 puan alması gerekiyor.Hem gruptaki durumu için hem de moral kazanmak için puan alınması çok önemli.İnşallah bunun farkındalardır da iyi bir futbolla birlikte puan veya puanlar alırlar.Gruptaki diğer maç ise Wolfsburg ile CSKA Moskova arasında oynanacak.Wolfsburg bu maçtan galibiyetle ayrılacağını düşünüyorum.Bir sürpriz olacağını tahmin etmiyorum.

C grubunda ise Marsilya-Milan ve Zurih-Real Madrid maçları oynanacak.İlk olarak Zürih-R.Madrid maçını değerlendirelim.Kesinlikle R.Madrid kazanacaktır.Zürih’in dayanacağını düşünmüyorum.Marsilya Milan karşısında şansı var fakat Milan da kolay teslim olmaz.Maç ortada gibi duruyor fakat ben Milan’ın kazanacağı veya beraberlik olacağını düşünüyorum.

D grubunda Chelsea Porto karşısında ve A.Madrid de APOEL karşısında galip geleceklerini düşünüyorum.Her iki maçta da sürpriz yaşanmaz.Fakat Porto Chelsea’yi biraz zorlayabileceğini düşünsem de Chelsea maçı alır diyorum.

E grubundaki maçlar Lyon-Fiorentina ve Liverpool-Debrecen…Liverpool zayıf ekip karşısında zorlanmadan galip gelecektir.Eğer Debrecen puan alabilirse bu haftanın sürprizini yapar.Diğer tarafta Lyon bu sene iyi kadrosuyla Fiorentina önünde kendi sahasında galip geleceğini düşünüyorum.Fiorentina’nın galip gelmesi uzak bir ihtimal olmakla beraber beraberlik de çıkabilir diyorum.

F grubunda bu haftanın en önemli maçı var.Milan ve R.Madrid’in aralarında oynacakları maçların sonuçları kadar bir maçın daha bir çekişmenin daha sonucu merak ediliyor.O maçın o çekişmenin adı İnter-Barcelona.Bu maç herkes tarafından merakla bekleniyor.Futbolu takip edenler bu maçın hemen başlamasını, başladıktan sonra hemen bitmemesini istiyorlar.Çünkü sahada bir futbol şöleni olacağından eminim.Niye herkes bu maçı bekliyor?Çünkü herkesin bileceği gibi bu yazın bir takas gerçekleşti ve Eto’o ile İbrahimoviç takım değiştirdiler.Bu takastan sonraki ilk karşılaşmaları olduğu için heyecanla bekleniyor.Açıkcası ben Barcelona’nın kazanacağını düşünüyorum veya kazanmasını istiyorum diliyorum.İnter kapalı oynayacak ve Barcelona’nın üstüne gelmesini bekleyecektir diye düşünüyorum.Ne olursa olsun ben Barcelona’nın kazanmasını istiyorum ve bir Barcelona taraftarı olarak sevinmek istiyorum.Grubun diğer maçında ise D.Kiev ile R.Kazan karşı karşıya gelecek.D.Kiev’in kazanacağını düşünüyorum.

G grubunda Sevilla’nın Urziceni gibi kendisine göre zayıf bir ekip karşısında zorlanacağı ihtimali düşük bir ihtimal.Rahat kazanacaktır.Diğer maç Stuttgart ve Rangers arasında oynanacaktır.Stuttgart Bundesliga’ya kötü bir başlangıç yaptı.Gomez’in gitmesinden sonra kan kaybettiler.Rangers karşısında işleri çok zor.Beraberlik ihtimali üzerinde duruyorum.Biri kazanacaksa da Rangers’in kazanacağını düşünüyorum.

H grubu önceden de dediğim gibi Arsenal için kolay bi grup ve rahat bi şekilde çıkacaklardır.İlk maçta Standard karşısında rahat bir galibiyet alacaklardır.Grubun diğer maçında ise Olympiakos evinde Az’i ağırlayacak.Olympiakos taraftarıyla bir olup sahadan galip ayrılmak isteyecektir.Fakat AZ’nin kolay teslim olacağını düşünmüyorum.Ortada bir maç gibi duruyor.En azından Olympiakos evinde kaybetmez diyorum.
Devamını Oku

12 Eylül 2009 Cumartesi

uefa ligi grupları

Uefa Ligi kavramı artık tarihe karıştı.Platini ŞL nin gölgesinde kalan, izlenme açısından oldukça düşük kalan,sponsorların zor bulunduğu bu lig için bir değişiklik yapılması öngördü.Bu değişikliği de planlayarak yürürlüğe koydu.Bundaki amacı bu ligin izlenmesini arttırmak, belli bir heyecan katmak, daha çok sponsor bularak takımlara verilecek paralarda artış sağlamaktır.Böylece takımlar en az ŞL ne katılma arzusu kadar Uefa ligine de katılma arzusu içine girecekler.Bu değişiklik ilk olarak ligin adıyla başlandı.Uefa Ligi olan ad Avrupa Ligi olarak değiştirildi.Sonra ligin prosedürünü değiştirdi.4li takımlardan oluşan 12 grup oluşturuldu.Aynı ŞL deki gibi ilk iki bir üst tura çıkması kuralı kondu.Bunun yanısıra ŞLde de ufak bir değişiklik yaptı.ŞL ne katılım için oynanan elemelerde seri başı olayını kaldırdı.Eleme oynayacaklar şampiyon olanlar ve şampiyon olamayanlar olarak ikiye ayrıldı.Böylece liglerinde şampiyon olan takımlar arasında bazıları elenerek veya şampiyon olmayan takımlar arasındaki önemli takımlar elenerek Avrupa ligine katılması sağlandı.Bu da hem şampiyon olan daha ziyade zayıf takımların ŞL ne katılması sağlanacak ve güçlü ve köklü klüplerin de Avrupa ligine katılmaları sağlanacaktır.Bu tabiki güzel bir yapılanma oldu fakat sanki ŞL ne biraz futbol, rekabet açısından darbe vurulacak gibime geliyor.Bekleyip göreceğiz.Neyse daha fazla uzatmayalım ve birlikte gruplara bakalım.


Grup A

Bu grup Ajax, Anderlect, Dinamo Zagreb ve Timişoara dan oluşmaktadır.Gruba baktığımızda hemen Ajax bir adım öne çıkıyor.1. olarak gruptan çıkacağı kesin gibi.2. için ise Anderlect ve Dinamo çekişecek gibi duruyor.Burda avantaj Anderlect'den yana görüyorum.Anderlect kendi sahasında iyi futbol sergileyen bir ekip ve taraftarıyla bir bütün olup rakip takımı yenmeye çalışıyorlar.Anderlect ve Dinamo arasındaki maçların sonucu 2.yi belirleyeceğini düşünürsek Anderlect daha yakın gibi duruyor.Benim tahminim Ajax ve Anderlect bu gruptan çıkar.

Grup B

B grubu Valencia, Lille, Slavia Prag ve Genoa'dan oluşuyor.Bu grupta 4.torbadan Genoa'nın gelmesi diğer takımları biraz üzmüştür ve korkutmuştur.Çünkü Genoa çok kaliteli ekip ve iyi kadrosu var.Valencia ile 1. mücadelesi yapacağını düşünüyorum.Valencia'yı konuşmak gereksiz.Grubun favorisi.Diğer takımlara hiç şans vermiyorum.Valencia ve Genoa birlikte bu gruptan çıkarlar.

Grup C

Bu grup hakkında konuşmayı kısa keseceğim.Çünkü kimlerin çıkacağı belli sadece kim 1.olacak o biraz karışık.Hamburg ve Celtic güçlü takımlar.Celtic'i daha avantajlı görüyorum.Çünkü evlerinde çok iyi oynuyorlar ve Hamburg'u eli boş göndereceklerini düşünüyorum.Aslında her iki ekipte kendi sahalarındaki maçı kazanırlar.Burada diğer takımlara karşı kaybedilecek puanlar önem arzediyor.Kim daha az puan kaybederse o 1. çıkar diyorum.

Grup D

Bu grupta çekişme Sporting Lizbon, Hertha Berlin ve Heerenveen arasında geçecektir.Bu çekişmenin zevkli olacağını düşünüyorum.Çünkü bir hollandalı takım bulunuyor.Bol gollü maçların habercisi olabilir bu grup.Ama bu mücadelede Lizbon ve Hertha'yı şanslı görüyorum.Çünkü daha tecrübeli takımlar.Bu tecrübelerini kullanarak çıkacaklarını düşünüyorum.Heerenveen'in şansı az olsa da var ama dediğim gibi sadece az.

Grup E

Bu grupta Roma ve Fulham'ı rahatsız edecek bir ekip göremiyorum.Basel belki zorlayabilir ama şansının düşük olduğunu tahmin ediyorum.Roma 1 Fulham 2 olur bence.

Grup F

Geldik F grubuna.Bu grupta bir Türk takımı var.Galatasaray için şunu söyleyebilirim.Bu grup hem zor hem kolay.Neden diyeceksiniz.Zorluğu şundan: gideceği deplasman olarak zor yerlere gidiyor.Puan kaybının yaşanabileceği öngörülebilir.Ama kolaylığı da şundan bu takımlar kadro bakımından Galatasaray'a rakip olamazlar.Dileğimiz kapasitesini yüksek yüzdelerde kullanır ve iyi futbol oynaraka bu gruptan çıkmasını başarır.

Grup G

Bu grup için sadece şu söylenebilir.Villarreal ve Lazio bu gruptan çıkar.1. olarak Lazio'nun çıkacağını düşünüyorum.Çünkü çok iyi kadrosu var ve iyi futbol oynuyorlar.

Grup H

Geldik başka bir Türk takımının bulunduğu gruba.Elbette Fenerbahçe'mizden bahsediyorum.Fenerbahçe geçen sene yaşanan zorluklardan ve başarısızlıktan sonra bu sene güçlü bir kadro kurarak geçen seneyi unutturmak için yola koyuldu.İyi de takviyeler yapıldı.Lig ve avrupa için yeterli midir diye sorarsanız lig için kesinlikle yeterli fakat avrupa için biraz sıkıntı yaratabilir.Çünkü eğer kupayı hedef almışsanız kadronuzun güçlü olması gerekiyor.Özellikle bu sene Avrupa liginde güçlü takımların olduğunu düşünürsek gruptan çıktıktan sonra dikkatli olmalıyız.Grup için fazla bir şey demeye gerek yok.Elbette Fenerbahçe bu gruptan çıkacaktır.Zorlayacak iki deplasman var ama altından kalkacaklarını düşünüyorum.Özellikle Romanya'ya gidilecek olması beni biraz düşündürüyor.En iyi şekilde bizi Avrupa Liginde temsil edeceğini düşünüyorum ve inşallah Galatasaray ile birlikte önemli başarılara imza atarlar.

Grup I

Benfica, Everton, AEK ve BATE Borisov'
dan oluşan bu grup inanılmaz mücadelelere sahne olacaktır.Çünkü her takımın çıkma şansı olduğunu düşünüyorum.BATE biraz arkada olsa da neden olmasın.Birbirine denk takımlar olduklarından önceden tahmin yürütmek zorlaşıyor.Ama ben Benfica ve AEK'nin bu gruptan çıkacağını düşünüyorum.Everton bu sene hem lig hem de avrupada zorlanabilir diye tahmin ediyorum.

Grup J

Demin ki I grubu için söylediğim aynı şeyler geçerli fakat daha da fazlası var.Çünkü gerçekten herkesin bu gruptan çıkma şansları eşit gibi duruyor.Belki Shakhtar
bir adım olabilir ama bu gruptaki mücadeleyi yakından takip edeceğim.Çok güçlü takım yok belki ama aralarındaki bu mücadeleni yeterli olacağını düşünüyorum.Tahmin etmek zor ama Shakhtar ve Toulouse birlikte çıkarlar diyorum.

Grup K

Bu grupta Psv'nin çıkacağı görülüyor.Diğer üç ekip arasında kimin önde olduğunu söylemek güç.Birbirlerine denk takımlar.Kopenhang, Sparta Prag ve Cluj arasındaki mücadeleden Kopenhang'ın galip çıkacağını düşünüyorum.

Grup L

Bu gruba baktığımızda hemen Werder Bremen'in öne çıktığı görülüyor.Aynı K grubundaki gibi diğer üç ekip arasında gruptan çıkacak 2. takım olmak için yaşanacak mücadelede şanslarının eşit olduğunu düşünüyorum.2.yi tahmin etmek gerçekten zor ama sanki Bilbao bu gruptan çıkacak 2. takım olacak gibi.

Devamını Oku