17 Aralık 2009 Perşembe

Can Sıkıntısı


İnsan bazen sebepsiz yere daralır ya içinden birşey yapmak geçmez ya; hani geçer bir köşeye ya bilgisayarda takılır ya da öylece oturur ya; bir süre sonra da o yaptığından da sıkılıp etrafına bakar ya insan, çevresindeki insanlara, çevresindeki nesnelere, eşyalara; insanların ne yaptıklarını anlamaya çalışır ya, eşyaların o anki durumuna bir anlam yükler ya; etrafındaki şeylere anlam yükledikten sonra o da aynısını yapmaya çalışır ya veya sosyal ortama girmeye çalışır ya; bir süre sonra bunun da kendisini açmadığını görüp onu yapmayı da bırakır ya insanoğlu; sanki bir kısır döngüdeymiş gibi tekrardan en başa dönüp köşesine çekilip kendi dünyasında birşeyler yapmaya devam eder ya; işte o insanoğlu bir kısır döngü içerisinde olduğuna kesin karar verir.Hayata küser, herşey onun için anlamsız gelir.Oturmaktan zevk almaz, yatmaktan zevk almaz, yemekten tat almaz, sudan tat alamaz.Öyle etrafta tabirimi hoş görün ama robot gibi gezer.Gezerken de aklına resimdeki gibi abuk sabuk ama güzel fikirler gelir.Bu fikirleri yeteneğiyle birleştirdikten sonra kağıtlara döker, kendi yorumunu ekleyerek böyle uç resimler çizmeye devam eder.Bu alanda başarılı adımlar atarak önemli bir kariyere sahip olma şansına sahip olur.İçindeki sıkıntıları kağıtlara dökerek hem kendisi rahatlamış olur hem de bir alanda başarılı olarak emin adımlarla yürür.

Peki soruyorum?Herkes içindeki bu sıkıntıyı birşeyler karalayarak mı atar?Herkes bu konuda yetenekli midirki?Hadi diyelim yeteneği olanlar bu yola başvurdu veya yazılar yazmaya çalıştı, seri romanlar yazdı ya elinden birşey gelmeyenler bunun üstesinden nasıl gelecek.Cevabı bulmak hem zor hem kolay.Ben de arayışlar içerisindeyim.Bulduğum da sizlerle paylaşırım.
Devamını Oku

Bugün Benim Doğum Günüm!!!


Bundan tam 21 yıl önce.Bir kış akşamı.Kar yağıyor, her taraf bembeyaz.Anne ile baba daha 1,5 yıllık evliler.1,5 yıl sonra ilk çocukları olacak.Baba ilk çocuğunun doğumundan bir gün önce askere gitmiş.Şans işte.Çocuğunun doğumunu kaçırmış.Neyse ki annenin başında duracak kimseler varmış.Aklı eşinde ve çocuğunda kalmamış.Ama ilk çocuğunu görememenin de sıkıntısı var.Neyse baba üstlerine durumu anlatmış, izin almış ve evine gelmiş.O küçük yavruyu görmek için sabırsızlanıyor.Eve geldiğinde o masum ifadeyi görünce çok mutlu oluyor.Askerlik bu.Bu ziyareti kısa kesmek durumunda kaldı baba.Bir daha geleceği günü iple çekerek birliğine teslim oldu.Gel zaman git zaman babanın askerliği bitti ve evine döndü.Tabi o sırada çocuk da büyümüştür.Hatta yürümektedir.Çocuk babayı ilk gördüğünde biraz korkmaktadır.Çünkü daha önce görmemişti doğru düzgün.Ya da babasını hatırlaması mümkün değildi.Baba odaya girince çocuk ayağa kalkar ve esas duruşta asker selamı verirmiş.Babanın bir tek sözünde çocuk hemen denileni yaparmış.Korku değil saygıdan dolayı çocuk böyle davranırmış.

Çocuk yavaş yavaş okul çağına gelmiş.Hemen hemen her çocuk gibi öncelikle anaokuluna gönderilmiş.Okula daha rahat alışması için.Ama çocuk anaokuluna gitmekte çok isteksiz.O kadar ki anne-babası çocuğu anaokuluna bıraktıklarında çocuk arkalarından ağlamaklı bir şekilde bakarak "Beni bırakmayın" diye söyleniyormuş.O kadar masum bakıyormuş ki ailesi bazen kıyamayıp göndermiyormuş anaokuluna.Bir de üstüne rahatsızlaşınca bir dönem sonra artık hiç göndermediler çocuğu.

1 sene sonra artık abi oluyordu.Annesi kardeşine hamile idi.Kendisinin aksine kardeşi temmuz ayında dünyaya gelecekti.Kendisinin aksine karlı bir havada değil günlük güneşlik bir havada hayata merhaba diyecekti.4 temmuz da beklenen kardeş geldi.Ailemize katılan bu küçük misafir kızdı.Sanki aile içinde bir denge olsun diye kız olmuştu:)Abi kız kardeşinin doğduğu haberini nasıl aldığı dünmüş gibi hatırlıyordu.Evde sadece abi ve halası var.Bir telefon çalıyor ve sevinçli haber veriliyor.Apar topar hastaneye gidiliyor.Bir an önce o küçük şeyi görmek istiyordu abi.Kardeş geldi tamam ama bir isim koyulması gerekiyordu.Anne ve alt komşu teker teker isimlerre bakarak uygun bir isim arıyorlardı.Abi de hemen yanlarında durup ne yaptıklarına bakıyor.Daha fazla dayanamıyor abi.Bir isim söylüyor ve bunun koyulmasını istiyor.Abi kardeşine "Özlem" ismini uygun buluyor.Belki kendi ismiyle bir uyum içerisinde değil ama olsun.Özlem büyürken abisi de onunla uğraşmaya başlıyor.Kardeşinin o tombiş yanaklarını ısırıp duruyor abi.Sürekli takılıyor onunla.Kesinlikle yanlış anlaşılmasın kıskançlıktan değil sevgiden dolayı yapıyor bunları.

Bunlar olurken abi bir tehlike yaşıyor küçük yaşta.Halasına gidiyorlar ailece.Abi dışarı çıkıyor oyun oynamak için.Yanında da kuzeni var göz kulak olsun diye.Nasıl oluyorsa abi kuzeninden kurtuluyor bir şekilde ve kayboluyor.Kaybolduğu yerde öyle bir yer ki kaybolması normal bulunması çok zor olan yer.Uzun arayışlar sonucu abi bulunuyor.Abi o gün bulunmasaydı belki de hiç bugünlere gelemeyecekti.Hiç büyüyemeyecekti.Yaşamındaki dönüm noktalarından biridir abi için.

Artık okula gitme vakti geliyor abi için.Öğrenciliğe ilk adımı atmak üzere.Gerekli alışverişler yapılıyor.Üst baş alınıyor.Okulun ilk günü gelip çatıyor.İlk kez bir okuldan içeri giriyor.Heyecanlanıyor doğal olarak.Evleri ile okulun arası 5 dakika olmasına rağmen annesi okula götürüp getiriyor.Çünkü artık yeni evleri vardı ve çevreyi fazla bilmiyordu abi.Birgün anne abiyi okuldan almaya gidiyor.Bekliyor dışarıda ve bir yandan da çıkanlara bakıyor abiyi gözden kaçırmayayım diye.Abi yok ortalıkta.Okul boşaldıktan sonra anne eve geri geliyor.Bakıyor ki abi evde.Çoktan gelmiş.Anne soruyor nası geldin diye.Yolu biliyor muydun ki?Abi de cevap olarak evlerinin hemen yanındaki caminin minaresini takip ederek evi bulduğunu söylüyor.O sırada herkes birden gülümsüyor doğal olarak.Okula tek başına gitmeye başlıyor artık.Okula giderken ve eve gelirken sevdiği birşey vardı.O da bir su birikintisine basmak.Oyundu onun için.Nerede bir su birkintisi görse hemen koşardı ve sanki içinde yüzermişcesine üstünde zıplardı.Tabi annesi kızardı ama olsun bunu yapmayı çok seviyordu.

Abi yavaş yavaş büyüyordu.13 yaşındaydı artık.Ve önünde önemli bir sınav vardı.Lgs...Okul-dersane-özel ders şeytan üçgeninde gidip geliyordu.Belki yorucu belki de gereksizdi ama o zaman anlamadığı şeyi sonraları anlamaya başladı.Özellikle özel ders aldığı Türkçe hocasından çok şey öğrenmişti.Hem ders konusunda hem de hayat bilgisi dersi konusunda.Abi şuan hocasına çok minnettar.Sınavda çalışmanın meyvelerini toplayarak iyi bir puan alarak bir andolu lisesine yerleşiyor.

Liseye gittiğinde az kişiyi tanıyor abi.Ortaokuldan birkaç kişi ve dersaneden bir kişi o kadar.Liseye sınıfın belirlenmesi için gittiğinde sırada üç kız vardı.İlk kız içeri girdi.Seçti sınıfını , çıktı.Diğer kız girdi, o da sınıfını belirledi ve çıktı.Çıktıktan sonra bu iki kız birbirlerine hangi sınıfları çektiklerini sordular.Aynı sınıfa düştükleri hallerinden belliydi.Çünkü seviçten hoplayıp zıplıyorlardı.Son kız da girdi içeri.Son kızın abisi ile baba önceden tanışıyor.Kahramanımız abi ile kızın abisi de tanıştılar bu vesileyle.Kız da işini bitirdi.Ve beklenen an geldi.Sıra abiye gelmişti.Abi girdi içeri ve A sınıfını seçti.Numarası ise 781 oldu.Şans işte sırada bekleyen üç kız ve abi aynı sınıfa düştüler.Aynı anda kayıt olunmasından mı bilinmez ama abi ile üç kızın arası lise hayatı boyunca iyi gitmiştir hep.Özellikle bir tanesi(srdş)...

Liseye başladıktan sonra dersaneden tanıdığı, artık bir isim koymak şart, Noyan ile takılmaya başladı okulun ilk günlerinde.Giderek arkadaş edinmeye başladı.Edindiği arkadaşlarının en başında "Zenci" olarak adlandırılan Hakan idi.Sonraları artık bir grup olundu.Belli kişilerle takılmaya başladı abi.İleriki yıllarda sınıfta olan huzursuzluktan biraz rahatsız oldu ama elinden birşeyler de gelemezdi.Elinde olmayan nedenlerden ötürü abiye küsüldü.Neyse abinin en favori yılı lisenin son senesiydi.Bir grup olup, duvar tarafı olarak nitelendirilen, sınavlarda yardımlaşma olsun, diğer konularda olsun birbirlerine destek oldular.Bazen de cam tarafından bazı yardımlar gördü abi.Onları da unutmak mümkün değil.Kimin olduğu anlaşılmıştır herhalde(srdş).

Öss'nin yaklaşmasıyla heyecan biraz daha arttı.Bir yandan öss telaşı bir yandan da sınavdan sonra belki de arkadaşlarını bir daha göremeyecek oluşunun üzüntüsü vardı üstünde abinin.Uzun çalışmalar sonucu sınava girildi ve artık üniversiteli olacaktı abi.İtü'yü kazanmıştı abi ama liseden kimse yoktu neredeyse.Kendini yabancı bir ortamda hissetti bir anda.Üniversite kayıtları için okula geldi.İnşaat mühendisleri için kayıt saatinde hazır bulundu.Sıraya girdi ve sıranın kendisine gelmesini bekledi.Beklerken birkaç kişiyle tanıştı.Konuşurken sırası geldi ve kayıdını olup dışarı çıktı.Üniversite maratonu başlamış oldu böylece.

Şimdi gelelim bu abinin kim olduğuna.Tabiki benim başka kim olacaktı.Bugün benim doğum günüm.O yüzden birşeyler karalamak istedim.Biraz hayat öyküsü gibi oldu, gereksiz bazı şeyler yazmış da olabilirim ama olsun bugün benim doğum günüm.

Öncelikle anneme, babama, kardeşime sonrasında dostlarıma, arkadaşlarıma, öğretmenlerime, akrabalarıma, lisede beni üzen insana, liseden beri yanımda olan sırdaşıma, eski yurt arkadaşıma, beni seven sevmeyen bütün tanıdıklarıma teşekkür ediyorum.Sizlerle birlikte daha uzun yıllar ben buralarda olurum.Sağolun:):)
Devamını Oku

16 Aralık 2009 Çarşamba

Bir Süre Kayıptım


Uzun bir süredir bir zaman bulupta yazı yazamadım.Bu yüzden bu süre boyunca blog biraz duraksadı.Sizlerden özür diliyorum.Neden yazamadığımı aşağıda açıklayacağım.Yazamadığım boş günlerin acısını ileriki günlerde çıkaracağımı sizlere duyuruyorum.

Yazamamın sebebine gelince en iyi arkadaşlarımdan biri olan Onur ile ben bir süredir bir blog açıp orada sporla ilgili yazılar yazmayı amaçlıyorduk.Yaklaşık bir ay önce de amacımıza ulaştık ve tarafsız taraftar isimli bir blog kurduk.Bu blogta her tür spordan her türlü olayı tarafsız bir şekilde yorumlayarak sizlere duyurmak amacımız.Bu blogta günlük spor haberleri, verilen demeçler, spordan ilginç manzaralar, videolar, biraz magazin ve araştırma yazılarını bulabilirsiniz.İsterseniz bir siteye uğrayın beğenirseniz ne ala beğenmezseniz de daha iyi yapmaya çalışırız.Beğeneceğinizi umarak işte sitemizin adresi;

http://tarafsiztaraftar.blogspot.com/
Devamını Oku

17 Kasım 2009 Salı

500T'den manzaralar






Devamını Oku

12 Kasım 2009 Perşembe

Alonso'dan Ferrari Çıkarması



Alonso 2010 sezonundan itibaren yarışacağı Ferrari'ye ilk ziyaretini yaptı.Daha resmi olarak Renault dan ayrılmamasına rağmen 2010 hazırlıklarını yerinde görmek için fabrikaya gitti.Yeni sezon onun için yeni bir sayfa olacağından işi sıkı tutuyor gibi duruyor.Alonso yeni takımında başarılı olmak isteyecektir.Bunu içinde takımla bir bütün olmak gerektiği bilen Alonso fabrikaya ziyaret etmiştir.İlk olarak takım çalışanlarıyla birlikte olan Alonso daha sonra takım patronu Luca di Montezemolo ile bir araya geldi.
Ne diyelim.Alonso'ya yeni takımında o büyük ünvana bir daha erişme fırsatını bulur.Dörtle gözle bekliyoruz.
Devamını Oku

Olmadı ama ENKE!







Enke Fenerbahçe'ye gelmeden önce Barcelona'da oynuyordu.Ben bu transferi duyduğumda çok sevinmiştim.Eğer Barcelona gibi bir takım kalesini savunması için bu adama güvenip kadrosunda yer verdiyse muhakkak bir bildikleri vardı.Peki Fenerbahçe'ye geldiğinde ne oldu?Daha ilk maçında 3 gol yediği için tabirimi maruz görün ama resmen "kellesini" istediler.Daha yeni geldiği ülkeye tamamen adapte olmamış ve takımdaki büyük değişiklikler olmuş.Takım tam anlamıyla bir uyum içinde değil.Bütün bunları görmezden gelip sadece ilk maçında 3 gol yediği için adamı göndermek istedik.O maçı izleyenler bilir İstanbulspor çok iyi oynamıştı biraz da Fenerbahçe yardım etmişti tabiki.Yenilen gollerde sadece ilk golde hatası olduğunu düşünüyorum.Neyse tüm bunlara girmenin anlamı yok.Sonra Fenerbahçe o sezonu şampiyon tamamladı dimi.Enke gittiğinden dolayı mı yoksa!!Enke ile devam etse yine olurdu ki.Şok skor çıkınca ihalenin Enke'nin üstüne kalmasını istediler.Kendilerine bir eleştiri gelemesinden korktular belki.Hepsi bu.Tüm bunlar yetmezmiş gibi bir de 2 yaşındaki "Lara" isimli kızını kaybetti.Sanki bütün olaylar peş peşe geliyordu.Tüm bu stresli ortam kendisinde bir hastalığı ortaya çıkardı.O da başaramama korkusundan kaynaklanan depresyon.Depresyona girdiğinde kontrol dışı hareketler yapıyormuş.Belki de tüm bu olanlara sitemdi, isyan ediyordu bu hayata.Ama yaşamda kalmaya karar verdi,yılmadı olumsuzluklara rağmen.Hannover takımına transfer oldu.Birinci kaleci olmak için biraz bekledi ve beklemenin meyvesini aldı.Göstermiş olduğu performansla Almanya'da yılın kalecisi seçildi ve daha önemlisi Almanya milli takımına çağrıldı.Ama bir türlü hastalığının üstesinden gelemiyordu.Yaşamak ile ölmek arasında gidip geliyordu belki de bilemiyoruz.Eşinin desteğiyle ve evlat edindikleri 8 yaşındaki kızıyla yaşama sımsıkı bağlanmaya çalıştı, çabaladı.Ama eşinin açıklamasına göre Enke kızını kaybetmekten, onu da ellerinden alacakalarından korkmuş.Demek ki öyle bir an geldi ki artık yaşamaktan vazgeçti.Bu acıları, sıkıntıları artık geride bırakmak istedi.Ölmeyi tercih ederek.Aramızda olmayabilirsin ama hafızalarımızda ve gönüllerimizde her zaman olacaksın.Seni hiçbir zaman unutmayacağız.
Şunu da düşünmekten kendimi ele koyamıyorum.Başaramama korkusunda Fenerbahçe'nin de bir payı var mıdır acaba?Sadece takımda 13 gün geçirmenin verdiği sıkıntı belki de herşeyin başlangıcıydı.Tabiki kızının ölümü büyük etken olabilir ama böyle kolay harcanması da kendisini rencide etmiş olabilir ve sinirsel bir problem doğurmuş olabilir.Keşke yönetim arkasında durabilseydi ve bu yetenekli kaleceyi uzun yıllar fener forması altında izleyebilseydik.KEŞKE!!!
Devamını Oku

"Pes" artık Japonya

Dün akşam arkadaşımla pes2010 oynuyorduk.Dünya kupası yapalım dedik bir heyecanı olsun diye.Hollandayı seçtik neredeyse hiç portakalları seçmemiştik bir deneyim olsun istdik.Neyse gruptaki diğer takımlarda sırasıyla şunlar geldi.Nijerya,Fildişi sahilleri ve Japonya.Başladık turnuvaya.Nijerya ve Fildişiyle oynadığımız maçlardan 4 puan çıkardık.Son maç Japonya ile ve diğer maçın skoruna göre bize beraberlik yetiyor.Japonya ise tamamen 3 puan parolası ile çıkıyor.Çünkü gruptan çıkma şansları var.Hakemin düdüğü ile birlikte meşin yuvarlağı döndürmeye başladık.Maçın başlaması ile Japonlar müthiş bir presle başladılar ama arkada bu presin sonucu boşluklar vardı.Ben hemen bunu farkettim ve arkadaşa eğer bu boşlukları kullanırsak bu maçı rahat kazanırız.Fikir güzeldi tamam ama uygulama kısmına gelince hep takıldık.Japonlar top çeviriyor sürekli ve top bizdeyken de bunaltıcı pres yapıyorlardı.Japonların bu oyununa fazla dayanamadık ve maçı 2-0 kaybettik ve turnuvadan elendik, Japonya gruptan çıktı.Doğal olarak biraz şaşkınlık vardı ama sonra şaşkınlığın yerini gülümseme aldı.
Bu turnuva bizi kesmediği için bir daha dünya kupası yapalım dedik.Bu sefer İspanya'yı seçtik.Rakiplerimiz arasında ise sürpriz takımlar vardı.Biri Hollanda diğeri ise Japonya.Kaderin bir cilvesi ne yapacaksın.Neyse ilk iki maçımızı yaptık ve 4 puanı cebimize koyduk.Geldik Japonya maçına.Geçen maçtan kalan bir intikamımız vardı.Bu yüzden hırslıydık ve bunun sonucunda maça iyi de başladık.Önceki oynadığımız gibi maç pozisyonlu geçti.Tarih tekerrürden ibarettir diyerekten Japonya 2-0 öne geçti.Bir an için oynamayı bırakmak istemiştim ama boşver dedim nasıl olsa biz çıkarız diye.Neyse sonlara doğru bir gol sıkıştırdık ve 2-1 bitti maç.Tabiki Japonya yine gruptan çıktı ve bu sefer lider olarak.İçimden bu Japonya neymiş be gerçekten tebrik ediyorum dedim.Yolumuza devam ederken bir engelle karşılaştık.O da ikinci turda Arjantin'in gelmesi idi.Bir anda tüm umutlarımız yok oldu.Klas adamlarıyla bizi perişan ettiler ve 2-0 yenerek bize İspanya'ya giden uçağın biletlerinden verdiler.Bizde kırmadık ve evimize geldik.
Bir pes2010 macerası da bu kadardı.Japonları hiçbir zaman unutmayacağım.En yakın zamanda tekrar kendileriyle karşılaşmayı umuyorum.
Devamını Oku

10 Kasım 2009 Salı

Bir üniversiteli böyle olmamalı!!!

Geçenlerde yemek yiyorum.Yanımda da 2 tane üniversiteli diyeceğim ban ayıp olacak ama neyse 2 tane çocuk! oturuyorlar.Televizyon açıktı ve star tv izleniyordu.Gündemi meşgul eden meşhur domuz gribi konusu tartışılıyor.O günde tayyip aşı olmayacağını kendi sağlık bakanını ağır bir dille eleştirerek açıklamış.Star tv de şöyle dedi.Şimdi tayyip aşı olmayacağını açıkladı halk da bundan etkilenip aşı olmak istemeyebilir tayyip yolundan giderek.Aslında mantıklı gibi geldi.Çünkü ne derse doğru olarak kabul gördüğü için.Ben bunda değilim.Bu haber geçtikten sonra yanımdaki çocuk! "ben de akpçiyim ama ben aşı olurum" dedi.Şİmdi düşündüm.Aslında söylediğinde ilk başta bir gariplik yok ama şuna takıldım."akpçiyim" lafına.Ne demek bu bana biri anlatabilir mi acaba?Eğer üniversiteye gittiğini sanan çocuklar takım tutar gibi parti tutuyorsa bu gençlikten bir şey olmaz.akpnin söyledikleri bana daha uygun diyebilirsin ama akpçiyim lafı biraz saçma geliyor bana.
Neyse bununla da bitmedi çocuğun lafları.Bir süre suskunluktan sonra arkadaşına şu soruyu sordu ve ben de hayretle dinledim."Hani şu evinde paralarla hapse giren Atatürkçü Düşünce Derneği'nin başkanı kimdi.Soyadı ayver olan"Siz bu cümleden kimi anladınız söyler misiniz bir.Hemen akıllara Şener Eruygur gelebilir ama yanlış cevap.Bu çocuk Sinan Aygün'ü sormaya çalıştı.Karşısındaki çocuk da şaşırdı bu ne diyor diye.Bunlara ek olarak bir de kısa süre önce kaybettiğimiz önemli insan Türkan Saylan'ı tanımadı.Kim bu kadın dedi.Ne diyeyim yazık.
Ben şuna yanıyorum.Kendini üniversiteli olarak gören bir insan sadece derslere girip başarılı olmak istememlidir.Güncel olayları da takip etmelidir.Şunu bilmeliyiz ki biz gençler olarak gelecekteki bu ülkeyi yöneten insanlar olacağız.Bir üniversitelini bir fikri, savunduğu ilkeler olabilir.Beğenirsiniz beğenmezsiniz o ayrı.Ama gerçek hayattan bu kadar uzak kendini üniversite öğrencisi olarak tanıtan insanların varlığını gördükçe dehşete kapılıyorum.Eğer üniversitelerimizde bunun gibi insanlar yetişiyorsa gerçekten çok yazık.Çocuğun dediklerini duydukça ben kendimden utandım, nefret ettim bu durumdan.Ama sonuçta kızmamak lazım kendisi akpçi olduğu için ve akpçi olan tüm üniversiteli öğrenciler böyle olduğu için böyle davranışlar sergileyebilir.Bir an önce bu gibi durumların olmaması için okumalıyız,güncel olayları takip etmeliyiz.Bir üniversiteli olarak bunlar da bizim görevlerimiz arasındadır.
Devamını Oku

Sırdaşlık bitti mi?

Sırdaş kelimesine bazen çok büyük anlamlar yükleriz bazen ise sadece kelimeden ibarettir bizim için.Bu kelimenin hayatıma girmeden önce benim için bu kadar anlamlı olacağı aklıma bile gelmezdi.Nasıl oldu bilmiyorum ama birden biriyle konuşmaya başladık,birbirimizden bahsettik.Yani sırdaş olma yolunda adımları attık.Sonra samimi bir şekilde arkadaş olduk.Ama bir noktadan sonra sadece arkadaş değil,sevincimizi üzüntümüzü paylaştık.Benim birine bu kadar güvenebileceğim aklıma gelmezdi.Çünkü daha önce baya hasar almıştım bu gibi durumlardan.Bu sefer doğru olduğundan emindim.Çünkü sırdaşlık anlaşmasını imzaladığım insan dünya tatlısı bir insan.O'nu anlatacak kelimeler bulunmaz herhalde.
4 sene herşeyi paylaştığın insanla arana mesafe girince yani ayrı okullara gidince maalesef sırdaşlık makamı da biraz olsun zarar görüyor.Gerçekten hemencecik etkilerini görmeye başladım.Giderek konuşma sayımız azalmaya başladı.Ve sonra iyice tükendi.O eski sırdaşlık makamından eser yok artık.Hala birbirimize sırdaş diye sesleniyoruz ama en azından ben öyle düşünüyorum artık sırdaş diye bir şey kalmadı gibi.Üzülerek söylüyorum ama böyle.Ama yeni bir başlangıç yapabilme ihtimalimiz var.Yeniden eskiden olduğu gibi yine bir şeyler paylaşırız umarım.Çünkü onunla konuşunca insan rahatlıyor.Gerçekten:)Paylaştıkça paylaşası geliyor.
Neyse fazla duygusal yoluna girmeden kesmek istiyorum.Son olarak şunu demek istiyorum iyi ki sen varsın ve iyi ki senin gibi bir sırdaşa sahibim.Eski günlere dönmek dileğiyle sana selamlar gönderiyorum:):)
Devamını Oku

9 Kasım 2009 Pazartesi

"g"yi kaç almalıyız?

Vize haftası geldi çattı.Kendilerine hoşgeldin diyoruz.En az hasarla geçip gitmesini diliyorum.Neyse bugün dinamik vizem vardı.Sorular biraz kolay geldi ve kısa süre içinde 3 soruyu yaptım.4.soruyu nasıl yapabilirim diye düşünürken asistan "g"yi kaç almamızı söyledi.Çünkü belirtilmemiş kaç alınması gerektiği.Asistan "9.80" alın dedi.Hemen 2-3 kişi atıldı."Ama biz 9.81 aldık".Asistan gayet doğal karşılayarak bu cümleyi olur dedi.Ama ben ve bir arkadaşım birbirimize bakarak bir anda kopmuş bulunduk.Yani 9.80 alsan ne olcak 9.81 alsan ne değişcek.Eh be çocuk.Kendinde misin sen.Neyse koptuğum için arkadaşa selamımı çaktım ve sınav kağıdını verip çıktım.Çocuk sayesinde gülerek sınıfı terk ettim.Sağol bro.
(Bu arada sınav esnasında yanıma çok güzel bir kız oturdu.Arada bir kesmedim desem yalan olur :D:D)
Devamını Oku

5 Kasım 2009 Perşembe

Ayıp ama hocam!!!

Ayıp dememin sebebi saygıdeğer İsmail hocamızın 10 kasım günü sınav yapmasıdır.Tarihin farkında olmadan haftaya sınavınız var dedi.Biz de hemen hocam 10 kasım tatidir dedik.İsmail hocamız da daha belli olmadığını, eğer tatil olursa sınavın sonraki haftaya kayabileceğini söyledi.Biraz sevinsekte benim için o hafta ölüm-kalım mücadelesi halinde geçecek galiba.Neyse 10 kasım gününün tatil olduğunun haberini bekliyoruz.Çünkü biz tatil olur düşüncesiyle çalışmayacağımızdan dolayı bu belirsizlik bizi biraz huzursuz ediyor.Ne yapalım beklemekten başka bir çaremiz yok:)
Devamını Oku

Benim için kantin bitmiştir! Bir daha gelmem!

Bizim yurdun kantine bu sene başında el değiştirdi.Sadece bizim yurt değil fakültelerdeki bütün kantinler "kampüs cafe" denilen saçma yerin eline geçti.Bu değişim en çok biz öğrencileri değiştirdi.Neden mi?Çünkü fiyatlar anormal derecede arttı ve kalite eskiye nazaraqn düştü.Kahvaltıyı 2TL ye yaparken şimdi 5TL ye yapabiliyorsun.Keza diğer kızartma türlerindeki pahalılıkta aldı başına gitti.Bu fiyat artrımlarını neye göre yaptılar veya kimi düşünerek yaptılar bilemiyorum.Biz neticesinde öğrenciyiz ve bu pahalılığın altında kalkamayız.En azından birçoğumuz için.Neyse bu durumu takip edeceğim ve bazı olaylar olduğunda paylaşırım.Benim derdim yurdun kantini ile.Çünkü yemek yapamadığımdan dolayı tek tercih kantin de o yüzden.Şu ana kadar ellerinden geldiği kadarıyla bize en iyi şekilde hizmet vermeye çalıştılar.Özellikle geçen sene zirvedeydiler.Kantin her zaman dolu olurdu.Geceleri bile çekirdek alınıp tv veya kağıt oynanırdı.Ne yazık ki bütün bunlar bu sene sona erdi.İlk olarak kızartmalardaki kalite ve miktar düştü ama fiyatlar aynıydı.ikinci olarak eleman sayısında sıkıntı yaşanıyor dolayısıyla temizlik nerdeyse sıfır.Son olarak da yemekhanedeki yemeklerin tatsızlığı (ama süregelen bir şey olduğu için fazla yadırgamıyorum).
Birkaç birşey anlatmak istiyorum.İlk olay sabah saatlerinde yaşandı.Sabah 10 gibi kalkmıştım.Sabah dersim olmadığı için güzelce kahvaltı yapayım demiştim.Neyse gittim kantine.Bir tane tabak aldım kahvaltılıkların olduğu yere gittim.Gördüğüm manzara beni şaşırtmıştı.Çünkü kahvaltılık diye 2 peynir çeşidi(biri sürme peyniri diğeri beyaz peynir) ve siyah ve yeşil zeytini vardı.Ordaki elemana sordum hayırdır başka çeşit yok mu diye.O da yok dedi.Neyse dedim başka bir şey alırım diye.İçeride ne var diye sordum.En azından menemen veya omlet bekliyordum (geçen seneden dolayı:))Şu anda içeride bir şeyin olmadığını sadece kahvaltılıkların olduğunu söyledi.Ben biraz sinirlendim ve o zaman siz burada ne yapıyorsunuz burada sadece 2 çeşit var dedim.Kızdım odaya geri çıktım.
İkinci olay okuldan gelmişim.E haliyle açıkmıştım direk kantine gittim.Tavuk ızgara siparişi verdim ve beklemeye koyuldum.Neyse sonra tavuğum geldi.Benimle birlikte ızgara köfte söyleyen de olmuştu.İkimizinki beraber geldi.Tavuğumu alırken bir şey farkettim.Tavuğun boyutu köfteden küçüktü.Dedim herhalde küçük parçalar halinde koymuşlardır.Ama patatesleri deştiğimde ortada başka tavuk ızgara parçası yoktu.Kasada duran elemana tavuk bu kadar mı dedim.O da evet dediğin de anında koptum.Elimdeki tabağı direk masya fırlattım sizin yapacağınız iş anca bu kadar olur dedim(birkaç bir şey daha söylemedim ama buraya yazılmaz:D) ve arkadaki amcaya gittim.Bir tek şuna üzülmüştüm:Parama.Bir hışımla çıkınca paramı geri almayı unutmuştum.
Son olaysa dün yaşandı.Yine sabah dersim yoktu.Yine dedim güzel kahvaltı edeyim.Aslında akıllanmam lazım ama yine de gittim.Neyse kantine gittiğimde omlet tabağını görünce bir sevindim ki tahmin edemezsiniz.Ben de hemen omlet söyledim.10 dakikaya yakın bekledim ve "omlet bekleyen" diye seslendiler.Aldım omletimi sonra dedim ki ekmek alabilir miyim.Doğal olarak omlet kuru kuruna yenmez ekmekle tadı çıkar.Ekmeğin kalmadığını ve geleceğini söyledi.Ben biraz durdum.Sanırsam sakinleşmeye çalışıyordum.Ama bir faydası olmadı.Yüksek sesle konuşma ufak bir tartışmaya dönüştü.Benden başka kimsenin olmaması şanssızlıktı ama yine de tüm düşündüklerimi söyledim.Omletimi yemeden ayrıldım.
Görüldüğü gibi 1 ay içerisinde bütün bunların yaşanması çok garip.Olan hep bana oldu çünkü her seferinde aç kaldım:):)Birçoğumuz böyle düşündüğü için artık kantine nerdeyse hiç uğramıyoruz.Nasıl olsa yakında iflas bayrağını çekerler ve bizlerde kurtuluruz.Kantin ve yemekhanelerde gerçekleşen olayları aktarmaya devam edeceğim.Beni izlemeye devam edin:):)
Devamını Oku

3 Kasım 2009 Salı

Gevşeklik....Unutkanlık....

Son zamanlarda bu iki durum sıkça yaşanır hale geldi.Unutmak gevşekliğin bir sonucu olarak çıkmasından dolayı onu fazla önemsemiyorum.Gevşekliğin nedenini gerçekten bilmiyorum.Belki gerçekten rahat gevşek davranan biri oldum veya bir sıkıntım var ben farkında değilim (nasıl olacaksa) ya da aşığım!!Şimdi bu olasılıkları bir düşünelim.Şu ana kadar hiç rahat hareketler içinde bulunmadım, herşeyi yerli yerinde ve zamanında yaptım.bu gitti.Sıkıntı konusunda gelince arada bir bazı şeyler yaşıyorum, görüyorum.Bunlar gerçekten beni üzüyor ama elimden bir şey gelmediği için içime atıyorum.Sebep bu mudur emin değilim.Bir diğer olasılık ise sevdalanmam:) Bunun hakkında bir şey söylemek istemiyorum, çünkü özel hayata giriyor.Olasılıkları düşünmeye devam edeceğim ve cevabını bulduğum an paylaşarım.
Bu durum sinir bozucu tarafı bir arkadaşım benden kendisine yardım eli uzatacak olan çizimleri beklerken ben her seferinde unutuyorum.Diyorum ki tamam eve gidince getiririm ama eve gelince uçmuş gitmiş.Ha bugün ha yarın derken dönemin bitmesinden korkuyorum.Burdan kendisine sesleniyorum:"Merak etme en kısa zamanda çizimler eline ulaşacaktır.Sham sözü"
Devamını Oku

30 Ekim 2009 Cuma

Staj defteri belası

Malum yazın bir şirkette şantiye stajımı yaptım.Tamı tamına 35 gün...Kolay olmadı.İlk günler biraz zorlansam da daha sonra hem şantiyeye hem de orada çalışanlara alıştıktan sonra zevkle gitmeye başladım.Neyse staj bittikten sonra herkesin de bildiği gibi staj defteri yazılmalıydı.İki ay biraz salladım işi nasıl olsa yazarım diye.Sonuçta yazdım ama teslim etmek için son haftadaydık ve ben anca bitmiştim.Bitirdikten sonra mühendise götürdüm imzalatmak için.Bazı eksik yanları olduğunu ve tamamlamamı söyledi ve ben de dediklerini yaptım.Staj defterindeki son pürüzleri hallettikten sonra geriye defteri teslim etmek kaldı.Bugün aslında derse gitmek aklımdan geçmiyordu.Staj defteri olmasa sabah kalkacağımda yoktu.Sabah 10 da kalktım ve kahvaltıdan sonra 11 de yola koyuldum.Okula varınca bir şey hemen gözüme çarptı.Okula giren çıkan yoktu.O "ağaçlı yol" tarihinin en boş gününü yaşıyordu.Neyse fakülteye geldikten sonra kapıda bir yazı asılmıştı.Şaşırarak okudum.İlaçlamadan dolayı okulun kapalı olduğunu söylüyordu.Şaşırmıştım çünkü tatil edildiğini görmedim duymadım.Hemen staj defterini ne yapacağım hakkında düşünmeye çalıştım.Çünkü bugün son gündü ve vermem gerekiyordu.Defterle ilgili güvenliğesordum ama heberinin olmadığını söyledi.Haberi olmayan öğrenciler gelmeye devam ediyordu ve herkes şaşırıyordu.Ben de bir arkadaşımı aradım staj defterini verip vermediğini ve bugünün tatil olduğunu bilip bilmediğini sordum.Meğer benimde içinde buluduğum küçük bir azınlık tatil olduğun bilmiyormuş.Neyse staj defteri tesliminin pazartesiye ertelendiğini duyunca rahatlamıştım.Sonra metroya binerken bugün ne olduğunu anlamaya çalıştım.Boşu boşuna 5 saatlik bir yolculuk yaptığımamı, yağmurda ıslanmamamı üzüleyim yoksa staj defterinin tesliminin ertelendiğine ve 2 günümün daha olmasınamı sevineyim.Bu karmaşık duygular içinde 500t ye bindim.Bu defterin beni daha fazla zorlamadan teslim etmeden içim rahat etmeyeceğini görmüş olduk.En kısa zamanda senden kurtuluyorum defter son günlerini iyi geçir:):)
Devamını Oku

"Kader konuşabilir miyiz?"

Bugün 500t ile rutin yolculuğumu yapıyordum.Sadece arkadaki beşlinin önündeki koltuk boştu.Doğal olarak bende oraya oturdum.Cam kenarında oturduğum için dışarıya bakıyordum.Birden kafamı çevirdim yanımdaki adam telefonundan birine mesaj yolluyordu.Ben de kime yazdığını merak ettim ve baktım.Abimiz mesajı yazmak konusunda biraz ağır kaldığı için neler yazdığını fazla kasmadan okuyabiliyordum.Yazmasını bitirdikten sonra o anlamlı cümle ortaya çıktı.Aynen şöyle:"Merhaba nasılsın 15.3 o.sora telefonla konuşabilirmiyiz?" Okuduktan sonra kime yazdığını ilk başta kestiremedim.Ama gönderilen ismi görünce tamam dedim.Gönderilen insan sevgili ablamız "Kader".Kader ile saygıdeğer abimiz belli ki bir ilişki içerisndeler.Daha doğrusu yolun başındalar.Benim anladığım veya tahminim budur.Belki tam tersi bir şey çıkabilir ama eğer düşündüğüm gibiyse abimiz fazla resmi takılıyor.Abim benim girsene olaya böyle resmi davranmak sana zaman kaybettirir.Tam farklı düşünceler, tahminler yürütürken abim gideceği yere geldi ve otobüsten indi.Yüzümde bir tebessüm olduktan sonra birden herşeyi unutuverdim ve camdan dışarıya bakmaya devam etti.
Bir 500t manzarası da böyledi.Yeni olaylar ve manzaralarla tekrar görüşmek üzere:):)
Devamını Oku

26 Ekim 2009 Pazartesi

Yaşamımdan bir olay

Çocukken herkes evden kaçmayı düşünmüştür.Düşünme sebebi evdekilerin davranışları özellikle anne ve babanın tutumları.Aranızda tartışma çıktığında kapıyı çarpıp isteriz biz küçükler bazen.Benim de o anıma gelmiş bir anımı anlatacağım.
İlkokula gidiyorum.Bir haftasonu...hava çok güzel ve sıcak.Hani derler ya mevsim sıcaklığının üstünde..Aynen öyle bire hava.Evde ailece öğle yemeği yiyoruz.Masada babamla bir tartışma yaşadım.Konusu neydi hatırlamıyorum.Bana bağırmıştı ve ben de çok bozulmuştum.Bir an önce ordan çıkmak istedim.Ayakkabılarımı giydiğim gibi evden çıktım.Nasıl bir yere gitmez buralarda oynar diye peşimden gelmediler.Ama çıktığımda gitmek istediğim tek bir yer vardı ve yola koyuldum.Koyuldum koyulmasına ama nasıl gideceğimi bilmiyordum.Sürekli arabayla giderdik oraya ve yolu sadece camdan baktığım yerlerden çıkarabilirdim.Şansımı denemek istedim.En kötü ne olabilirdi ki kaybolurdum o kadar.Yolda yürüyorum ama hala içimde bir tedirginlik var.Çünkü birazdan yolculuğumun en zor kısmına gelmek üzereydim.Zor kısım diyordum çünkü orada birbirleriyle çok iyi geçinen!! çingenler oturuyordu.Arabayla geçerken onlardan korkardım hep.Köşeyi döndüm ve çingenlerin oaraya geldim.Baktım oradan sadece ben geçiyorum.Biraz duraksadım etrafıma baktım.Gelen giden var mı diye.Şanslı günümdeymişim ki arkamdan gelen bir çift vardı, ben de onların arkasından o mahalleyi geçtim.Ama kokudan terlemiştim ve biraz da titriyordum.Birinin orda koştuğunu veya bana doğru geldiğini görsem neredeyse ağlayacaktım.Bu zorluğu aştıktan sonra gideceğim yere sadece 5 dakikalık mesafedeydim.5 dakika sonra kapının zilini çaldım.Kapı açıldığında şaşırmış bir yüz gördüm.Sanki beni beklemiyormuşlar gibi!!Direk içeri girdim ve koltuğa oturdum.Beni sorguya çekmeye başladılar.Nasıl geldin ne oldu gibi sorular sordular.Ben de cavapladım.Gece burada kaldım.Ama bizim eve haber verdiler mi vermediler mi emin değildim.Biraz da onu düşünüyordum.O gece sevdiğim insana sarılarak uyudum ve o kötü geçen günün ardından çok iyi gelmişti.Ertesi gün kalktığımda güzelce kahvaltı ettik.Daha sonra kapı çaldı.Gelenleri tahmin etmek zor olmaz herhalde.Daha sonra biraz oturduktan sonra eve geri geldim.Haftasonu evden kaçma organizasyonum noktalanmış oldu.
Şimdi sıra o küçük yaşımda evden çıkıp gidebilecek olarak ilk aklıma gelen,yazları ara sıra kaldığım,güldürmek için cee eee diyen ve 3 sene önce bizi üzerek aramızdan ayrılan kişiyi söylemekte sıra.Kendileri halam oluyordu ve o güzel günleri hep hatırlayacağım.Keşke aramızda olsa da yine evden kaçıp onun yanına gitsem.Bazen geç kalabiliyorsun işte.
Devamını Oku

15 Eylül 2009 Salı

Avrupa Ligi 1.hafta maçları

Avrupa ligindeki ilk hafta maçları hakkındaki görüşlerim şöyledir.

A grubunda Ajax ve D.Zagreb’in kazanacağını düşünüyorum.

B grubunda Valencia ve Genoa’nın kazanacağını düşünüyorum.

C grubunda Celtic ve Hamburg’un kazanacağı düşüncesindeyim.

D grubunda S.Lizbon ve Hertha Berlin galibiyete yakın.

E grubunda Fulham ve Roma galibiyete yakın takımlar.

F grubunda D:Bükreş’in kazanacağını tahmin ediyorum.Panathinaikos-Galatasaray maçı ise zor maç olacaktır.Ama Galatasaray inşallah kazanıp Türkiye’ye döner.

G grubunda Lazio ve Villarreal’in sahadan galip ayrılacak takımlar.

H grubunda ise Fenerbahçe ve S.Bükreş’in rahat bir şekilde gaip gelecektir.

I grubunda Benfica kazanır, Everton-AEK maçı ise ortada bir maç.Ama Everton’un saha avantajını iyikullanacağını tahmin diyorum.

J grubunda Shakhtar kazanır Partizan-Toulouse maço berabere biter.

K grubunda hem Sparta Prag-PSV hem de Cluj-Kopenhang maçı berabere biter diyorum.

Son olarak L grubunda Werder Bremen ve A.Bilbao kazanır diye düşünüyorum.
Devamını Oku

Şampiyonlar Ligi 1.hafta maçları

A grubunda Juventus kendi sahasında Bordeaux’u ağırlarken M.Haifa ise Bayern Münich’i konuk edecek.Juventus Bordeaux karşısında favori ve kazanacağını düşünüyorum.Fakat kolay maç olmayacaktır.Bordeaux kaliteli ekip ve Juventus’U zorlayacaktır.Yine de fazla golün atılmayacağı ve Juventus’un kazanacağı bir maç olur.Diğer maçta ise favorinin Bayern olmasına karşın ben biraz şüpheliyim.Çünkü Bayern bu seneye kötü başladı ve istikrarlı olamayı beceremedi.Bu durumun belli bir süre sonra geçeceğini düşünüyorum ama bu maçta bu durum ortdan kalkarak rahat bir şekilde kazanır mı bilemem.Yine de Bayern kazanır diyorum ama ilginç bir skor da çıkabilir.

Gelelim B grubuna.Temsilcimiz Beşiktaş çok zor bir maça çıkacak.Kendi evinde Manchester United’i ağırlayacak.Beşiktaş’ın şu anki durumunu düşünürsek pek de umutlu olduğumu söyleyemem.Hem Beşiktaş’taki bu durum hem de Manchester’in şu anki durumu göz önüne alındığında Beşiktaş’ın bırakın galip gelmesini puan bile alması sürpriz olur.Beşiktaş en azından 1 puan alması gerekiyor.Hem gruptaki durumu için hem de moral kazanmak için puan alınması çok önemli.İnşallah bunun farkındalardır da iyi bir futbolla birlikte puan veya puanlar alırlar.Gruptaki diğer maç ise Wolfsburg ile CSKA Moskova arasında oynanacak.Wolfsburg bu maçtan galibiyetle ayrılacağını düşünüyorum.Bir sürpriz olacağını tahmin etmiyorum.

C grubunda ise Marsilya-Milan ve Zurih-Real Madrid maçları oynanacak.İlk olarak Zürih-R.Madrid maçını değerlendirelim.Kesinlikle R.Madrid kazanacaktır.Zürih’in dayanacağını düşünmüyorum.Marsilya Milan karşısında şansı var fakat Milan da kolay teslim olmaz.Maç ortada gibi duruyor fakat ben Milan’ın kazanacağı veya beraberlik olacağını düşünüyorum.

D grubunda Chelsea Porto karşısında ve A.Madrid de APOEL karşısında galip geleceklerini düşünüyorum.Her iki maçta da sürpriz yaşanmaz.Fakat Porto Chelsea’yi biraz zorlayabileceğini düşünsem de Chelsea maçı alır diyorum.

E grubundaki maçlar Lyon-Fiorentina ve Liverpool-Debrecen…Liverpool zayıf ekip karşısında zorlanmadan galip gelecektir.Eğer Debrecen puan alabilirse bu haftanın sürprizini yapar.Diğer tarafta Lyon bu sene iyi kadrosuyla Fiorentina önünde kendi sahasında galip geleceğini düşünüyorum.Fiorentina’nın galip gelmesi uzak bir ihtimal olmakla beraber beraberlik de çıkabilir diyorum.

F grubunda bu haftanın en önemli maçı var.Milan ve R.Madrid’in aralarında oynacakları maçların sonuçları kadar bir maçın daha bir çekişmenin daha sonucu merak ediliyor.O maçın o çekişmenin adı İnter-Barcelona.Bu maç herkes tarafından merakla bekleniyor.Futbolu takip edenler bu maçın hemen başlamasını, başladıktan sonra hemen bitmemesini istiyorlar.Çünkü sahada bir futbol şöleni olacağından eminim.Niye herkes bu maçı bekliyor?Çünkü herkesin bileceği gibi bu yazın bir takas gerçekleşti ve Eto’o ile İbrahimoviç takım değiştirdiler.Bu takastan sonraki ilk karşılaşmaları olduğu için heyecanla bekleniyor.Açıkcası ben Barcelona’nın kazanacağını düşünüyorum veya kazanmasını istiyorum diliyorum.İnter kapalı oynayacak ve Barcelona’nın üstüne gelmesini bekleyecektir diye düşünüyorum.Ne olursa olsun ben Barcelona’nın kazanmasını istiyorum ve bir Barcelona taraftarı olarak sevinmek istiyorum.Grubun diğer maçında ise D.Kiev ile R.Kazan karşı karşıya gelecek.D.Kiev’in kazanacağını düşünüyorum.

G grubunda Sevilla’nın Urziceni gibi kendisine göre zayıf bir ekip karşısında zorlanacağı ihtimali düşük bir ihtimal.Rahat kazanacaktır.Diğer maç Stuttgart ve Rangers arasında oynanacaktır.Stuttgart Bundesliga’ya kötü bir başlangıç yaptı.Gomez’in gitmesinden sonra kan kaybettiler.Rangers karşısında işleri çok zor.Beraberlik ihtimali üzerinde duruyorum.Biri kazanacaksa da Rangers’in kazanacağını düşünüyorum.

H grubu önceden de dediğim gibi Arsenal için kolay bi grup ve rahat bi şekilde çıkacaklardır.İlk maçta Standard karşısında rahat bir galibiyet alacaklardır.Grubun diğer maçında ise Olympiakos evinde Az’i ağırlayacak.Olympiakos taraftarıyla bir olup sahadan galip ayrılmak isteyecektir.Fakat AZ’nin kolay teslim olacağını düşünmüyorum.Ortada bir maç gibi duruyor.En azından Olympiakos evinde kaybetmez diyorum.
Devamını Oku

12 Eylül 2009 Cumartesi

uefa ligi grupları

Uefa Ligi kavramı artık tarihe karıştı.Platini ŞL nin gölgesinde kalan, izlenme açısından oldukça düşük kalan,sponsorların zor bulunduğu bu lig için bir değişiklik yapılması öngördü.Bu değişikliği de planlayarak yürürlüğe koydu.Bundaki amacı bu ligin izlenmesini arttırmak, belli bir heyecan katmak, daha çok sponsor bularak takımlara verilecek paralarda artış sağlamaktır.Böylece takımlar en az ŞL ne katılma arzusu kadar Uefa ligine de katılma arzusu içine girecekler.Bu değişiklik ilk olarak ligin adıyla başlandı.Uefa Ligi olan ad Avrupa Ligi olarak değiştirildi.Sonra ligin prosedürünü değiştirdi.4li takımlardan oluşan 12 grup oluşturuldu.Aynı ŞL deki gibi ilk iki bir üst tura çıkması kuralı kondu.Bunun yanısıra ŞLde de ufak bir değişiklik yaptı.ŞL ne katılım için oynanan elemelerde seri başı olayını kaldırdı.Eleme oynayacaklar şampiyon olanlar ve şampiyon olamayanlar olarak ikiye ayrıldı.Böylece liglerinde şampiyon olan takımlar arasında bazıları elenerek veya şampiyon olmayan takımlar arasındaki önemli takımlar elenerek Avrupa ligine katılması sağlandı.Bu da hem şampiyon olan daha ziyade zayıf takımların ŞL ne katılması sağlanacak ve güçlü ve köklü klüplerin de Avrupa ligine katılmaları sağlanacaktır.Bu tabiki güzel bir yapılanma oldu fakat sanki ŞL ne biraz futbol, rekabet açısından darbe vurulacak gibime geliyor.Bekleyip göreceğiz.Neyse daha fazla uzatmayalım ve birlikte gruplara bakalım.


Grup A

Bu grup Ajax, Anderlect, Dinamo Zagreb ve Timişoara dan oluşmaktadır.Gruba baktığımızda hemen Ajax bir adım öne çıkıyor.1. olarak gruptan çıkacağı kesin gibi.2. için ise Anderlect ve Dinamo çekişecek gibi duruyor.Burda avantaj Anderlect'den yana görüyorum.Anderlect kendi sahasında iyi futbol sergileyen bir ekip ve taraftarıyla bir bütün olup rakip takımı yenmeye çalışıyorlar.Anderlect ve Dinamo arasındaki maçların sonucu 2.yi belirleyeceğini düşünürsek Anderlect daha yakın gibi duruyor.Benim tahminim Ajax ve Anderlect bu gruptan çıkar.

Grup B

B grubu Valencia, Lille, Slavia Prag ve Genoa'dan oluşuyor.Bu grupta 4.torbadan Genoa'nın gelmesi diğer takımları biraz üzmüştür ve korkutmuştur.Çünkü Genoa çok kaliteli ekip ve iyi kadrosu var.Valencia ile 1. mücadelesi yapacağını düşünüyorum.Valencia'yı konuşmak gereksiz.Grubun favorisi.Diğer takımlara hiç şans vermiyorum.Valencia ve Genoa birlikte bu gruptan çıkarlar.

Grup C

Bu grup hakkında konuşmayı kısa keseceğim.Çünkü kimlerin çıkacağı belli sadece kim 1.olacak o biraz karışık.Hamburg ve Celtic güçlü takımlar.Celtic'i daha avantajlı görüyorum.Çünkü evlerinde çok iyi oynuyorlar ve Hamburg'u eli boş göndereceklerini düşünüyorum.Aslında her iki ekipte kendi sahalarındaki maçı kazanırlar.Burada diğer takımlara karşı kaybedilecek puanlar önem arzediyor.Kim daha az puan kaybederse o 1. çıkar diyorum.

Grup D

Bu grupta çekişme Sporting Lizbon, Hertha Berlin ve Heerenveen arasında geçecektir.Bu çekişmenin zevkli olacağını düşünüyorum.Çünkü bir hollandalı takım bulunuyor.Bol gollü maçların habercisi olabilir bu grup.Ama bu mücadelede Lizbon ve Hertha'yı şanslı görüyorum.Çünkü daha tecrübeli takımlar.Bu tecrübelerini kullanarak çıkacaklarını düşünüyorum.Heerenveen'in şansı az olsa da var ama dediğim gibi sadece az.

Grup E

Bu grupta Roma ve Fulham'ı rahatsız edecek bir ekip göremiyorum.Basel belki zorlayabilir ama şansının düşük olduğunu tahmin ediyorum.Roma 1 Fulham 2 olur bence.

Grup F

Geldik F grubuna.Bu grupta bir Türk takımı var.Galatasaray için şunu söyleyebilirim.Bu grup hem zor hem kolay.Neden diyeceksiniz.Zorluğu şundan: gideceği deplasman olarak zor yerlere gidiyor.Puan kaybının yaşanabileceği öngörülebilir.Ama kolaylığı da şundan bu takımlar kadro bakımından Galatasaray'a rakip olamazlar.Dileğimiz kapasitesini yüksek yüzdelerde kullanır ve iyi futbol oynaraka bu gruptan çıkmasını başarır.

Grup G

Bu grup için sadece şu söylenebilir.Villarreal ve Lazio bu gruptan çıkar.1. olarak Lazio'nun çıkacağını düşünüyorum.Çünkü çok iyi kadrosu var ve iyi futbol oynuyorlar.

Grup H

Geldik başka bir Türk takımının bulunduğu gruba.Elbette Fenerbahçe'mizden bahsediyorum.Fenerbahçe geçen sene yaşanan zorluklardan ve başarısızlıktan sonra bu sene güçlü bir kadro kurarak geçen seneyi unutturmak için yola koyuldu.İyi de takviyeler yapıldı.Lig ve avrupa için yeterli midir diye sorarsanız lig için kesinlikle yeterli fakat avrupa için biraz sıkıntı yaratabilir.Çünkü eğer kupayı hedef almışsanız kadronuzun güçlü olması gerekiyor.Özellikle bu sene Avrupa liginde güçlü takımların olduğunu düşünürsek gruptan çıktıktan sonra dikkatli olmalıyız.Grup için fazla bir şey demeye gerek yok.Elbette Fenerbahçe bu gruptan çıkacaktır.Zorlayacak iki deplasman var ama altından kalkacaklarını düşünüyorum.Özellikle Romanya'ya gidilecek olması beni biraz düşündürüyor.En iyi şekilde bizi Avrupa Liginde temsil edeceğini düşünüyorum ve inşallah Galatasaray ile birlikte önemli başarılara imza atarlar.

Grup I

Benfica, Everton, AEK ve BATE Borisov'
dan oluşan bu grup inanılmaz mücadelelere sahne olacaktır.Çünkü her takımın çıkma şansı olduğunu düşünüyorum.BATE biraz arkada olsa da neden olmasın.Birbirine denk takımlar olduklarından önceden tahmin yürütmek zorlaşıyor.Ama ben Benfica ve AEK'nin bu gruptan çıkacağını düşünüyorum.Everton bu sene hem lig hem de avrupada zorlanabilir diye tahmin ediyorum.

Grup J

Demin ki I grubu için söylediğim aynı şeyler geçerli fakat daha da fazlası var.Çünkü gerçekten herkesin bu gruptan çıkma şansları eşit gibi duruyor.Belki Shakhtar
bir adım olabilir ama bu gruptaki mücadeleyi yakından takip edeceğim.Çok güçlü takım yok belki ama aralarındaki bu mücadeleni yeterli olacağını düşünüyorum.Tahmin etmek zor ama Shakhtar ve Toulouse birlikte çıkarlar diyorum.

Grup K

Bu grupta Psv'nin çıkacağı görülüyor.Diğer üç ekip arasında kimin önde olduğunu söylemek güç.Birbirlerine denk takımlar.Kopenhang, Sparta Prag ve Cluj arasındaki mücadeleden Kopenhang'ın galip çıkacağını düşünüyorum.

Grup L

Bu gruba baktığımızda hemen Werder Bremen'in öne çıktığı görülüyor.Aynı K grubundaki gibi diğer üç ekip arasında gruptan çıkacak 2. takım olmak için yaşanacak mücadelede şanslarının eşit olduğunu düşünüyorum.2.yi tahmin etmek gerçekten zor ama sanki Bilbao bu gruptan çıkacak 2. takım olacak gibi.

Devamını Oku

Şampiyonlar ligi gruplar

Bir şampiyonlar ligi heyecanı daha...Acaba bu yıl yıldızların toplandığı ligte hangi takım ipi önde göğüsleyecek, acaba hangi yıldız takımını taşıyacak?Bu sene de yıldızları izlemek büyük zevk verecektir.Özellikle Messi ve C.Ronaldo çekişmesi karşılaştırılması daha da artarak devam edeceğinden daha da izlenesi bir hal aldı.Neyse fazla uzatmayalım ve gruplara bakalım.

A grubunda favori kesinlikle Juventus.İkincilik için B.Münich ve Bordeaux arasında geçecektir.Bayern bu sene çok kötü bir başlangiç yaptı.O kadroya o başlangıç yakışmamıştı fakat toparlanmasını bildiler.Bordeaux geçen sene kendi liginde iyi futbol oynayarak şampiyonluğa ulaştı ve Lyon'un serisine son verdi.Bu performansı beni düşündürüyor.Acaba Bayern'i geçebilirler mi diye.Neden olmasın diyorum.

Tahminim: 1-Juventus 2-Bordeaux 3-Bayern Münich 4-Maccabi Hayfa


B grubuna geldiğimizde bir Türk takımıyla karşılaşıyoruz.Bu takım tabiki Beşiktaş.Bence zor bir gruba düştü ve herşey olabilir.Şüphesiz Manu bu grubun favorisi.2. sırayı almak için üç takımında şansı var bence.Mustafa Denizli ilk 11 oluşturma konusunda ilginç kararlara imza atıyor.Eğer bunları denemeye devam ederse Beşiktaş için sonu hüsran olan Bir ŞL sezonu olur.Bir an önce toparlanması lazım.

Tahminim: 1-Manchester United 2-Wolsfburg 3-Beşiktaş 4-CSKA Moskova


C grubu ilginç bir eşleşmeye sahne oldu.Milan ve Real Madrid birbiriyle eşleşince bir anda Kaka'nın hali gözlerimin önüne geldi.Bence Milan taraftarları onu iyi karşılayacaklarından ve sevgi gösterileri yapacaklarından eminim.Bu grup bu iki takım tarafından domine edilecek açıkça görülüyor.3. olacak takım da belli.Daha fazla konuşmaya gerek yok.Zamanı geldiğinde konuşulacak çok konu olacak.

Tahminim: 1-Real Madrid 2-Milan 3-Marsilya 4-Zürih


Bu grupta zor takımlardan oluşan bir grup.Hangi takım elenirse ona yazık olacaksa kesinlikle görülüyor.Grup Chelsea, Porto, A.Madrid, Apoel den oluşuyor.Chelsea'yi ayırıyorum.Porto ve A.Madrid arasında büyük bir çekişme olacağı görülüyor.Sonucunu hep birlikte göreceğiz.

Tahminim: 1-Chelsea 2-A.MAdrid 3-Porto 4-Apoel


E grubunda bence birbirlerine denk takımlar var.Belli bir favorisi yok.Liverpool kayıplar vermeseydi favori derdim ama bu kadroyla özellikle defans bölgesinde zorluk yaşarlar.Fiorentina biraz daha zayıf gibi duruyor.

Tahminim: 1-O.Lyon 2-Liverpool 3-Fiorentina 4-Debrecen


Bu grup da aynı C grubu gibi i entresan bir eşleşme meydana geldi.Bu yaz önemli ve flaş transferlerden biri de,transfer demeyelim de takas diyelim, Eto'o ve İbrahimoviç takası.Eto'o kendini bu kadar küçük düşüren değerini yansıtmayan bu transfere nasıl razı oldu bilmiyorum ama zaten gitmek istiyordu.İşte bu takastan sonra bu iki takımın karşılaşması gerçekten güzel olacak.Eto'o kendini fazlasıyla maça vericek ve müthiş bir futbol segileyeceğini düşünüyorum.

Tahminim: 1-Barcelona 2-İnter 3-D.Kiev 4-R.Kazan


G grubu kadar zayıf bir grup yok herhalde.Herkes keşke bu gruba düşsek demiştir.Bu grupta herşey olabilir, her sonuca açık bir grup.Fazla birşey demeye gerek yok.

Tahminim: 1-Sevilla 2-Stuttgart 3-Rangers 4-Urziceni


H grubu için şunu diyebilirim.Arsenal için kolay bir grup.Diğer takımlar zayıf ve Arsenal'e rakip olamazlar.Diğer torbalardan bu takımlar geldiği için sevinmelidir.

Tahminim: 1-Arsenal 2-AZ 3-Olympiakos 4-Standard Liege
Devamını Oku

7 Eylül 2009 Pazartesi

Premier league 2009-2010 transfer yorumları ve sezon tahmini

Bildiğiniz üzere futbol sezonu büyük bir heyecanla başladı.Avrupa liglerinde takımların transfer ettikleri yeni futbolcularla birlikte sezona girdiler.Bu transfer sezonunda büyük transferler yaşandı.Özellikle premier ligi önemli yıldızlarını kaybetti.Ama benim düşüncem premier lig premier ligtir.Şimdi isterseniz sırasıyla takımları inceleyelim ve bu transfer sezonunda ne gibi transfer yapmışlar birlikte bakalım.
1-Manchester United
Manchester United geçen sene güçlü rakipleri karşısında ipi önde göğüslemeyi başardılar ve üst üste 3. şampiyonluğunu, toplamda ise 18. şampiyonluğunu kazandılar.Güçlü kadro ile Sir Alex Ferguson birleşince böyle bir sonucun çıkması hiç de şaşırtıcı değildir.Fakat bu sezona bence büyük bir kayıpla başlayacaklar.Tabiki Real Madrid'e rekor bonservis ücreti ile giden Cristiano Ronaldo...2008-2009 sezonun başlagıcında da transfer haberleri çıkmıştı ve Ferguson satmayacaklarını söyledi.Fakat Ronaldo içten içe gitmek istiyordu.Ferguson'un sözünü dinledi ve bir sezon daha kaldı.Bu sezon başlangıcın da ise Madrid ekibi astronomik bir rakamla gelince Ferguson bile dayanamadı ve transfere onay verdi.Eder mi etmez mi bilmem ama 94 milyon avro teklifi Manchester için iyi bir para ve Ferguson bunu iyi bildiği için kabul etti.Tabiki Manchester güç kaybetmiş olabilir ama bence bu işten Manchester karlı çıktı.Kim karlı çıktığını ileride göreceğiz zaten fazla uzatmayalım.Peki kimleri aldılar?Önemli sayılabilecek Michael Owen, Gabriel Obertan ve Luis Valencia.Owen hariç diğerlerinin performanslarını göreceğiz.Owen hariç diyorum çünkü Owen tam da Manchester'e faydalı olacak bir futbolcu.Öyle golcü lazımdı ve sonunda aldılar.Ben Owen'den çok umutluyum ve başarılı olacağını düşünüyorum.Manchester bu sezon da bu ligin en büyük favorisidir.
2-Liverpool
Lİverpool Benitez geldikten sonra çok istikrarlı bir takıma dönüştüğünü söyleyebilirim.Premier ligindeki ve özellikle şampiyonlar ligindeki performansa ve aldığı sonuçlara bakarsak son yıllara damgasını vurmuştur.Her sezon kadrosunu genişleterek, geliştirerek bu sezona kadar geldiler.Fakat bu sezon ne olduysa önemli futbolcularını kaybetti.Bunların arasında en önemlisi Xabi Alonso'dur.Alonsa Liverpool formasıyla çok başarılı sezonlar geçirmiş ve istikrarlı performansıyla orta sahadaki en büyük silah olduğunu göstermiştir.Alonso'yu satma kararı kimden çıktı bilmiyorum ama çok hatalı bir karar olduğu ortadadır.Benitez'in bu satış kararına karşı çıkmayacağını düşünmek çok garip gelir bana.Sonuçta Alonso Real Madrid takımına gitti.Sevdiğim futbolculardan biri olduğu için gitmesine çok üzüldüm.Bir tek hata bu değildi elbette.Takımın sağ beki olan Arbeloa'yı da sattılar.Buna da aklım ermedi ve çok üzgün olduğumu da belirteyim.Bu iki futbolcunun satılması demek Liverpool'un büyük hasar göreceğinin sinyalidir.Peki bunların yerine kimler geldi bir bakalım.Arbeloa'nın yerine Glen Johnson'u aldılar.İyi transfer olabilir, premier lig için tecrübeli olabilir,Chelsea deyenimi de var, ama kesinlikle Arbeloa'dan iyi bir futbolcu değil.Orta sahaya Alberto Aquilani alındı.Bu çok iyi transferdir.Liverpool'a faydalı olacağını düşünüyorum.Aquilani ofansif orta saha oyuncusudur ve Gerard ile iyi ikili olacaklarını diliyorum.Son olarak da hiç sevmediğim, oyun stilini olsun saha içindeki davranışları olsun beğemediğim ve Liverpool'a yakışmayacağını düşündüğüm bir defans oyuncusunu transfer ettiler.O da sevgili Sotirios Kyrgiakos!Bu adamı neden transfer ettiler anlamıyorum.Tamam ihtiyacın olabilir ki var yani.Ama başka kimse mi kalmadı piyasada.Son olarak şunları söyleyeyim çünkü daha fazla sinirlenmek istemiyorum.Bu sezonki transfer politikaları Liverpool taraftarı olarak beni hayal kırıklığına uğratmasına rağmen yine de ilk dört içinde tamamlayabileceğini düşünüyorum.
3-Chelsea
Şunu söyleyebilirim.Bu sezonki en güçlü kadro Chelsea'ye aittir kesinlikle.Önemli oyuncularından hiçkimseyi kaybetmedikleri gibi önemli takviyelerde yaptılar.Öncelikle başa Ancelotti'yi getirdiler.Daha sonra artık bir fayda getirmeyecek futbolsulardan kurtuldular.Örnek olarak Shevchenko ve Pizarro.Sonra benim açımdan önemli iki transfer yaptılar.Birincisi hiç şüphesiz Yuri Zhirkov'dur.Rus futbolcu Ashley Cole ile birlikte sol kanatı çok iyi kullanacaklardır.Uzun yıllar sonra sol taraf güçlenmiş oldu.Diğer önemli transfer ise Daniel Sturridge.Özellikle FM oynayanlar bilir, çok iyi bir forvettir.İyi bir forvetten öte Chelsea için iyi bir yedek olacaktır ve ard arda oynanacak maçlar periyodu geldiğinde olaki bir sakatlıklar durumunda veya yorgunluklar olduğunda forvet oyuncuları dinlendirmek adına Sturridge'ye forma verilebilir ki verileceğini hep birlikte göreceğiz.Belki orta sahaya bir oyuncu daha alınabilirdi ama olmadı.Pirlo'yu çok istediler ama bir türlü Milan'ı ikna edemediler.Buna rağmen Ancelotti'nin elinde iyi bir kumaş var ve iyi bir şekilde işleyeceğini düşünüyorum.Bu yılın en büyük favorisidir Chelsea takımı.
4-Arsenal
Arsenal de önemli bir kaç kayıp veren takımlardan biri.Çok genç ve bir o kadar tecrübeli furbolculardan oluşuyor.Arsenal takımını çok etkili yapan iki oyuncusunu kaybetti.Bunlardan birincisi Kolo Toure...Toure'yi nasıl tarif edebiliriz? Toure her takımın isteyeceği savunmda deneyimiyle bilgisiyle güven veren ve bir zamanlar Arsenal için çok önemli bir futbolcuydu.Toure'nin gitmesi tabiki Arsenal'i çok etkiler savunma bakımından ama Thomas Vermaelen'i alarak bir ölçüde bu açığı kapatacaklarını düşünüyorum.Diğer bir kayıp belki Toure'den de daha büyük kayıp Adebayor.Adebayor da herşey var.Fizik desen var sürat desen var biriticilik desen var hava hakimiyeti desen var top tutma ve sürme özelliği var daha ne olsun zaten.Böyle önemli oyuncuyu kaybetmek hiç iyi olmaz tabiki.Ama ellerinde Arshavin denen bir silah var ki bu Adebayor'un eksikliğini unutturacak bir oyuncudur.Arsenal bu iki önemli oyuncuyu satarak kasasını biraz doldurdu.Aslında tam da Wenger'in istediği şekilde oldu.Çünkü çok fazla para harcamayı sevmeyen biridir kendileri.Bu paralar bir fırsattır ve Wenger gençlerin peşine düşer futbol dünyasına belki de yeni yıldızlar kazandırır.
5-Everton
Everton bu ligin istikrarlı takımlarından biridir.Bu yıl da iyi transfer yaparak lige en iyi şekilde gireceklerinin sinyalini vereceğini düşünüyorum.Kimleri kaybettiklerine bakarsak bir tek Lescott'u sayabiliriz.Lescott da zaten kadroda düşünülmediği için satıldı.İyi de oldu bence.Peki kimleri aldı derseniz hemen söyleyeyim:Heitinga, Bilyaletdnov ve Distin.Önemli olanları bunlardır.Distin önemli ve lig için tecrübeli sayılabilecek oyunculardandır.Bilyaletdinov iyi bir transfer olabilir hiçbir fikrim yok açıkçası.Hiç izlemedim kendisini.Heitinga bence Everton için en ideal defans oyuncusudur.Tecrübeli oyuncudur ve faydalı olacağını düşünüyorum.
6-Astonvilla
Premier ligin kaliteli takımların biri.Çok iyi de kadroları var özellikle hücum hattı.Kalitelerine bu sene yaptıkları transferlerle katkı yaptılar.Defansa Richard Dunne ve sol açık olarak Downing'i alarak en işi yaptılar.Gerçi biraz fazla para harcadılar ama bunun karşılığını alacaklarına eminim.Bunların dışında bir de Blackburn'den Warnock'u kadrolarına kattılar.Bu transfer de yerli yerinde.Yani bu sene de iyi işler yaparak taraftarlarını memnun edecekler diye düşünüyorum.
7-Fulham
Fulham bir sene düşmemek için oynar bir sene Uefa'yı zorlar.Ben daha çözemedim bu takımı.Madem bu potansiyel varsa bunu göstermesini istemek taraftarlarının hakkıdır diye düşünüyorum.Geçen sene ligi 7. bitirerek Uefa'ya katılmaya hak kazandılar.Uefa için yeterli kadroları var mı bilemem ama takviyelerde bulunarak en azından bir eksiklik varsa kapatmaya çalıştılar.Kimler geldi diye bakacak olursak hemen gözümüze çarpan bir isim var.Damien Duff...Duff eski performansında mı bilmiyorum ama Fulham için bulunmaz hint kumaşı olarak nitelendirebiliriz.En azından tecrübesini yansıtabilirse Uefa'da iyi işler yapabilirler.Diğer bir transfer ise Liverpool'lu Riise'nin kardeşi Helge Riise.Kapalı kutu gibi ne yapacağı hakkında en ufak bir fikrim bile yok.Yalnız şu gerçek ki Fulham lig maratonunda zoorluk yaşayabilir.Bunu unutmamak gerekir.
8-Tottenham Hotspur
Tottenham desteklediğim takımlardan biridir.Liverpool'dan sonra başarılı olmasını istediğim takımdır kendileri.Geçen sene biraz problem yaşamışlar olabilir.Tottenham gibi takımın en azından Uefa'da olmaması garip doğrusu.İnanılmaz bir kadrosu var.Özellikle hucüm hattı karşı takımdaki defans oyuncuları için tam bir kabus.Defoe,Crouch,Keane ve Pavlyuchenko'dan oluşan sadece forvet hattı var.Değiştir değiştir oynat.Bu dörtlü arasından hiçbiri sırıtmaz.Arkada zaten Modric ve Dos Santos var yeterli.Önemli olan takım olarak oynayabilmeleridir.Bunu da başaracaklarına eminim.Transfer olarak Crouch adında bir devi! transfer ettiler.Defansa Bassong'u takviye olarak aldılar.Kranjcar hakkında fazla bir fikrim yok izledikçe bir düşüncemiz olur diye tahmin ediyorum.Bu sene umutluyum ve ŞL için savaşacaklarını tahmin ediyorum ve diliyorum.
9-Westham United
Senelerdir orta sıralarda dolanan takımlardan biri olarak gözümüze çarpıyor.West Ham ile ilgili fazla bir fikrim olmadığı için fazla üstünde durmayacağım.Tek önemli hamleleri İnter'den Luis Jimenez'i kiralamalarıdır.Başka bir şey de diyemiyorum.
10-Manchester City
Ne takım ama...Bu seneyi çok hareketli geçirdiler.Aslında bunun sinyalini geçen sene Abu dabi kulübü satın alınca verilmişti.İnanılmaz paraların harcanacağı aşikardı.İlk sene fazla transfer yapamadılar.Ama bu seneye bence Real Madrid'den sonra transfer bakımından damgalarını vurdular.1oo milyon avroya yakın bir para harcadılar.Harcarken de önemli transferler yaptılar.Öncelikle kaleden başlayalım.Kaleye Stuart Taylor alındı.Defansa iki önemli takviye...Kolo Toure ve Lescott.Sol beke Sylvinho alındı ama çok kullancaklarını sanmıyorum.Orta sahaya Gareth Barry.Forvet hattına ise sıkı durun Adebayor, Tevez ve Santa cruz alındı.İyi kadrosu üstüne bir de bu takviyeler olunca tadından yenmez bir takım haline dönüştüler.Peki bunlar gelirken takımdan kimler ayrıldı?Saymakla bitmez.Gelson Fernandez,Elano,Sturridge,Vassell,Kasper Schmeichel,Richard Dunne ve Tal Ben-Haim.Bu sene çok iddaalılar ve ilk dört içinde bitirebilirler.Şampiyonluk belki zor olabilir ama ŞL vizesi için en önemli adaylardan birisi.Eğer uyumu sağlarlarsa çok başarılı olacaklarını ve adlarında sıkça söz ettireceklerini düşünüyorum.
11-Wigan Athletic
Sadece şunu söylemek istiyorum.Orta sıralarda dolanıp durur Wigan.Tek kayıpları Valencia'dır.Bu sene düşmemek için oynayabilir.
12-Stoke City
Bizim açımızdan ilginç bir transfere sahipler.O da tabiki Tuncay'ı almalarıdır.Herkes Fenerbahçe'ye gelecek diye beklerken Stoke City'i tercih etmesi beni çok şaşırttı açıkcası.Ne diyelim hayırlı olsun ama Tuncay bu takımların oyuncusu değil ve kendine kötülük yapıyo.Neyse diğer bir önemli transferi Huth.Huth tecrübeli iyi bir defans oyuncusudur.Yararlı olabileceğini düşünüyorum.Önemli takviyelere rağmen düşmemeye oynayacakları fikrine sahibim.İnşallah düşmezler ama görünen köy klavuz istemez.
13-Bolton Wanderers
Bolton bir zamanlar iyi bir kadrosu vardı.Son zamanlarda kadro kalitesindeki düşüş onları çok zorladı.Böyle de devam edecek gibi duruyor.Bu sene Klasnic ve Robinson'u aldılar.Ne kadar verimli olurlar bilemiyorum ama Bolton düşecek takımlardan biri olacak gibi.
14-Portsmouth
Portsmouth takımında giden gelen oyuncular bakımından çok fazla hareket oldu.Kadro nerdeyse değişti gibi birşey.Önemli forvetlerinden Crouch'u ve Glen Johnson'u kaptırdılar.Bence çok arayacaklar bu iki futbolcuyu.Bu sene iyi sonuçlar alacaklarını düşünmüyorum ve bu sene onlar için felaket geçebilir.
15-Blackburn Rovers
Sıradan bir takım haline geldiler.Özellikle Cruz ve Warnock'u kaybedince.Bu sene de onlar için zorlu ve sıkıntılı geçebilir.Blackburn sadece kasasını doldurdu o kadar.
16-Sunderland
Ne yapacağı belli olmayan takımlardan biri.Flaş sonuçlara imza atabilirler o kadar.Daha fazla ileriye gidemezler.
17-Hull City,Wolves,Birmingham ve Burnley
Bu dört takım için hiçbir fikrim yok ve düşmek için birbirleyle kapışabilirler.


Sonuç olarak sezon sonu tahminim:

Şampiyon : Chelsea
ŞL: Chelsea, Manchester United, Manchester City, Tottenham Hotspur
UEFA: Arsenal, Liverpool, Aston Villa
Küme düşme adayları: Burnley, Birmingham, Bolton, Wolves, Porstmouth, Hull City, Wigan
Devamını Oku

25 Temmuz 2009 Cumartesi

Yeni ÖSS’de hangi puan türü ile nereye girilecek?

ÖSYM, 2010 yılından itibaren uygulamaya konulacak yeni üniversiteye giriş sisteminde, adayların yerleşeceği önlisans ve lisans programlarının taslak puan türlerini yayımladı.
ÖSYM'nin internet sitesinde yayımlanan 401 yükseköğretim lisans programı, 224 önlisans programı ile puan türlerinin bulunduğu listenin geçici olduğu, 2010-ÖSYS Kılavuzunda kesinleşeceği belirtildi.

Yükseköğretime Geçiş Sınavı (YGS) ve Lisans Yerleştirme Sınavı (LYS) olmak üzere iki aşamalı sınavdan oluşan yeni üniversiteye giriş sisteminde, YGS'de 6 puan türü, LYS'de ise MF, TM, TS ve Dil puan türü grupları bulunacak.

LİSANS PROGRAMLARINA GÖRE PUAN TÜRLERİ

Lisans programlarına adaylar YGS veya LYS'deki puan türlerinden en yüksek olan puana göre yerleştirilecek.

Bazı lisans programlarına göre taslak puan türleri şöyle:

''İngiliz Dili ve Edebiyatı,İngilizce Öğretmenliği (DİL-1), Arap Dili ve Edebiyatı, İspanyol Dili ve Edebiyatı (DİL-2), Coğrafya, Basın Yayın, Halkla İlişkiler, Gazetecilik (TS-1), İlahiyat (en yüksek olan puan TS-1 veya YGS-4), Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmenliği (en yüksek olan puan TS-1 veya YGS-4), Tarih, Hititoloji, Sanat Tarihi, Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmenliği (TS-2), İç Mimarlık, Endüstri Ürünleri Tasarımı, İstatistik (MF-1), Biyoloji, Fizik Öğretmenliği, Kimya (MF-2), Tıp, Hemşirelik (Fakülte), Veteriner, Eczacılık, Diş Hekimliği (MF-3), Hemşirelik (Yüksekokul) (en yüksek olan puan MF-3 veya YGS-2), Bilgisayar Mühendisliği, Elektrik Mühendisliği, İnşaat Mühendisliği, Mimarlık (MF-4), Bilgisayar Öğretmenliği (en yüksek olan puan MF-4 veya YGS-1), Maliye, İktisat, İşletme, İşletme-Ekonomi (TM-1), İktisat (Açıköğretim) (en yüksek olan puanlardan biri YGS-1,2,3,4,5 veya 6), Turizm ve Otelcilik (Fakülte), Hukuk, Sınıf Öğretmenliği, Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi, Uluslararası İlişkiler (TM-2), Psikoloji, Sosyoloji, Felsefe, Çocuk Gelişimi (TM-3).''

ÖNLİSANS PROGRAMLARINA GÖRE PUAN TÜRLERİ

Önlisans programlarına ise YGS'nin 6 puan türünden biriyle öğrenci alınacak.

Bazı önlisans programlarına göre taslak puan türleri şunlar:

''Elektrik, Bilgisayar Programcılığı, İnşaat Teknolojisi (YGS-1), Ağız ve Diş Sağlığı, Döküm, Fizyoterapi (YGS-2), Adalet, Geleneksel El Sanatları, Halkla İlişkiler ve Tanıtım (YGS-3), Adalet (Açıköğretim)(YGS-1,2,3,4,5 veya 6 puan türlerinden en yüksek olanı), Çocuk Gelişimi, Büro Yönetimi ve Sekreterlik, Aşçılık (YGS-4), Grafik Tasarımı, Moda Tasarımı, Turizm ve Seyahat Hizmetleri (YGS-5), Dış Ticaret, İşletme Yönetimi, Su Ürünleri, Bankacılık ve Sigortacılık (YGS-6).''

YGS PUAN TÜRLERİ

YGS'de puan türlerinin her birinde testlerin yüzde olarak ağırlıkları farklı olacak.

Buna göre, YGS-1'de Türkçe'nin ağırlığı yüzde 20, Temel Matematik'in ağırlığı yüzde 40, Sosyal'in ağırlığı yüzde 10, Fen'in ağırlığı yüzde 30; YGS-2'de Türkçe'nin ağırlığı yüzde 20, Temel Matematik'in ağırlığı yüzde 30, Sosyal'in ağırlığı yüzde 10, Fen'in ağırlığı yüzde 40; YGS-3'de Türkçe'nin ağırlığı yüzde 40, Temel Matematik'in ağırlığı yüzde 20, Sosyal'in ağırlığı yüzde 30, Fen'in ağırlığı yüzde 10; YGS-4'te Türkçe'nin ağırlığı yüzde 30, Temel Matematik'in ağırlığı yüzde 20, Sosyal'in ağırlığı yüzde 40, Fen'in ağırlığı yüzde 10, YGS-5'de Türkçe'nin ağırlığı yüzde 37, Temel Matematik'in ağırlığı yüzde 33, Sosyal'in ağırlığı yüzde 20, Fen'in ağırlığı yüzde 10, YGS-6'da Türkçe'nin ağırlığı yüzde 33, Temel Matematik'in ağırlığı yüzde 37, Sosyal'in ağırlığı yüzde 10, Fen'in ağırlığı yüzde 20 olarak belirlendi.

LYS PUAN TÜRLERİ

LYS puan türlerinin testlere göre ağırlık dağılımları şöyle:

''-MF grubundaki puan türlerine göre, MF-1'de Türkçe yüzde 11, Temel Matematik yüzde 16, Sosyal yüzde 5, Fen yüzde 8, Matematik yüzde 26, Geometri yüzde 13, Fizik yüzde 10, Kimya yüzde 6 ve Biyoloji yüzde 5; MF-2'de Türkçe yüzde 11, Temel Matematik yüzde 11, Sosyal yüzde 5, Fen yüzde 13, Matematik yüzde 16, Geometri yüzde 7, Fizik yüzde 13, Kimya yüzde 12, Biyoloji yüzde 12; MF-3'te Türkçe yüzde 11, Temel Matematik yüzde 11, Sosyal yüzde 7, Fen yüzde 11, Matematik yüzde 13, Geometri yüzde 5, Fizik yüzde 13, Kimya yüzde 14 ve Biyoloji yüzde 15; MF-4'de Türkçe yüzde 11, Temel Matematik yüzde 14, Sosyal yüzde 6, Fen yüzde 9, Matematik yüzde 22, Geometri yüzde 11, Fizik yüzde 13, Kimya yüzde 9 ve Biyoloji yüzde 5.

-TM grubundaki puan türlerine göre, TM-1'de Türkçe yüzde 14, Temel Matematik yüzde 16, Sosyal yüzde 5, Fen yüzde 5, Matematik yüzde 25, Geometri yüzde 10, Türk Dili ve Edebiyatı yüzde 18 ve Coğrafya-1 yüzde 7; TM-2'de Türkçe yüzde 14, Temel Matematik yüzde 14, Sosyal yüzde 7, Fen yüzde 5, Matematik yüzde 22, Geometri yüzde 8, Türk Dili ve Edebiyatı yüzde 22 ve Coğrafya-1 yüzde 8; TM-3'te Türkçe yüzde 15, Temel Matematik yüzde 10, Sosyal yüzde 10, Fen yüzde 5, Matematik yüzde 18, Geometri yüzde 7, Türk Dili ve Edebiyatı yüzde 25 ve Coğrafya-1 yüzde 10.

-TS grubundaki puan türlerine göre, TS-1'de Türkçe yüzde 13, Temel Matematik yüzde 10, Sosyal yüzde 12, Fen yüzde 5, Türk Dili ve Edebiyatı yüzde 15, Coğrafya-1 yüzde 8, Tarih yüzde 15, Coğrafya-2 yüzde 7 ve Felsefe Grubu yüzde 15; TS-2'de Türkçe yüzde 18, Temel Matematik yüzde 6, Sosyal yüzde 11, Fen yüzde 5, Türk Dili ve Edebiyatı yüzde 25, Coğrafya-1 yüzde 5, Tarih yüzde 15, Coğrafya-2 yüzde 5 ve Felsefe Grubu yüzde 10.

-Yabancı dil grubundaki puan türlerine göre, DİL-1'de Türkçe yüzde 15, Temel Matematik yüzde 6, Sosyal yüzde 9, Fen yüzde 5 ve Yabancı Dil yüzde 65; DİL-2'de Türkçe yüzde 25, Temel Matematik yüzde 7, Sosyal yüzde 13, Fen yüzde 5 ve Yabancı Dil yüzde 50.

Devamını Oku

İTÜ’lü araştırmacılara ABD’den ödül!

İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) mensubu ve mezunu olan 6 araştırmacının geliştirdiği ''süper sert ve kaygan kaplama (SSKK)'' isimli çalışma, ABD'nin teknoloji alanında verdiği ''2009 R&D 100 Ödülleri'' kapsamında ''ince film'' dalında ödüle layık görüldü.
İTÜ'den yapılan açıklamaya göre, SSKK isimli çalışma, İTÜ Kimya Metalurji Fakültesi, Metalurji ve Malzeme Bölümü öğretim üyelerinden Prof. Dr. Mustafa Ürgen, Prof. Dr. Ali Fuat Çakır, Doç. Dr. Kürşat Kazmanlı, Yrd. Doç. Dr. Özgül Keleş ve halen Argonne Milli Laboratuvarı'nda çalışmalarını sürdüren Dr. Ali Erdemir ve Dr. Osman Levent Eryılmaz tarafından geliştirildi.
Argonne Milli Laboratuvarı adına 2007'de alınan ABD patentine dayanan kaplamanın lisansını Galleon International Co., Brighton, Michigan (ABD) ve Hauzer Technocoating (Hollanda) alarak, uygulama çalışmalarına başladı.
SSKK, motorlar dahil her tür hareket eden mekanik sistemin performansını önemli boyutta iyileştirebilen ''kristal-kimyası'' yaklaşımına uygun bir modele dayanıyor. Laboratuvar deneylerinde SSKK ile kaplanmış çelik yüzeyinde sürtünme, kaplanmamış çeliğe göre yüzde 80 azaldı. Ağır sınır yağlama koşullarında çalışan kaymalı sistemlerde SSKK, aşınmayı hemen hemen tamamen ortadan kaldırdı.
Ağır çalışma koşullarında yüksek performanslı, önemli boyutta yakıt tasarrufu sağlayacak ve çevre kirlenmesini azaltacak potansiyele sahip yeni nesil, öncü bir ''tasarlanmış'' kaplama türü olan SSKK, hem enerji tüketimini hem de çevre kirlenmesini büyük oranda azaltıyor.
Çalışma, ABD'nin teknoloji alanında verdiği ''2009 R&D 100 Ödülleri'' kapsamında ''ince film'' dalında ödüle layık görüldü.
Devamını Oku

Yeni ÖSS mahkemelik olur!--Abbas Güçlü

Üniversiteye giriş sisteminde yapılan köklü değişiklikler pek çok tartışmayı da beraberinde getirdi. Bazı konularda neyin nasıl olacağını, bırakın YÖK üyelerini ÖSYM Başkanı da bilmiyor.

1998’de gerçekleştirilen katsayı dayatmasının bir örneği de şimdi yaşanıyor. YÖK’ün, aldığı yeni kararları, liseye yeni girecek olan öğrencilere uygulaması gerekirken, mezun ve halen liselerde öğrenim gören öğrencilere de mecbur kılması, yeni sistemi daha şimdiden mahkemelik hale getirdi.

İşte tartışmalı konular:

- Sınavsız geçişin kaldırılması için gereken yasal düzenleme hâlâ ortalıkta yok. Daha önce bu konuda yasal bir düzenleme yapılması için yıllarca mücadele eden MEB, şimdi bu yasanın iptali için yeni bir yasa teklifi hazırlayacak mı?

- Meslek lisesi öğrencilerinin, sınavsız geçiş gibi kazanılmış hakları ne olacak?

- Halen uygulanmakta olan sisteme göre, liselerde alan belirleyen öğrencilerin bu birikimleri, yeni sınav sisteminde bir işe yaramayacak. Yeni sistemin yarattığı açıklarını nasıl tamamlayacaklar?

- Okul içi eğitim öldürüldü. Sınavda soru sorulmayan derslerde öğretmenin otorite kurması olanaksız hale geldi. Neden okutulan tüm derslerden soru sorulmuyor?

- Katsayılar kaldırıldı diye ortalık ayağa kalktı. Ama ÖSYM Başkanı diyor ki, ortaöğretim başarı puanının ÖSS’ye etkisi yüzde 16’dan yüzde 13’e indi. Eğer durum böyle ise bu gürültü niye?

- Meslek lisesi mezunlarının en büyük isteği, alanlarıyla ilgili fakültelere girişte avantajlı hale gelmekti, örneğin iletişimi bitiren iletişim fakültesine, elektriği bitiren de elektrik mühendisliğine girmek istiyordu. Ama bu yönde hiçbir düzenleme yok. Neden?

- Sınavsız geçişin kaldırılması, üniversite kapısının meslek lisesi mezunlarına yüzde 50 oranında kapanması anlamına geliyor. Görmedikleri derslerden sınava giren meslek liseliler, diğer testlerde daha başarısız olmaya devam edecekler ve herkese açıldığı için de meslek yüksekokullarına bile giremeyecekler. Onunla da kalmayıp dikey geçiş hakkından yararlanamayıp 4 yıllık fakültelere de geçiş yapamayacaklar.

- Katsayılar, barajlar ve farklılıklar kalktığına göre, meslek yüksekokulu mezunları, yeterli puanı tutturmaları halinde, istedikleri fakültelere girebilecekler mi? Örneğin iki yıllık Makine’den mezun biri, Hukuk’a geçiş yapabilecek mi? Yapamayacaksa bu durum, YÖK’ün bugünkü “özgürlükçü” anlayışına ters düşmeyecek mi?

- Yeni sistem, eğitimde kaliteyi yükseltecek mi? Yoksa sıfırcıların sayısını daha da mı artıracak? Genel izlenim, “Çok daha fazla artıracak” yönünde. “Kalite iyice dibe vuracak” deniliyor.

- Yeni sistemle dershaneye olan bağımlılık artacak mı, azalacak mı? Başbakan Erdoğan’ın “Çocuklarımızı dershane belasından kurtarın“ söylemi hayata geçecek mi, geçmeyecek mi? Her ne kadar aksi iddia edilse de adayların, özellikle de meslek lisesi öğrencilerinin görmedikleri dersleri öğrenebilecekleri başka bir adres gözükmüyor.

- Önceki yıllarda bir defalığına getirilen alan değiştirme fırsatı, okul değiştirmeyi de içine alacak şekilde genişletilecek mi?

- Yeni düzenleme ile mesleki eğitimin kalitesi yükselecek mi? Yoksa azalacak mı? Önceki yıllardaki uygulamalar, aklında ve hedefinde üniversite olan öğrencilerin, mesleği ikinci plana ittiğini ortaya koyuyor. Dolayısıyla kaliteli ara insan yetiştirme projesi, yeni sistemle çökmüş oluyor. 4-5 yıl mesleki eğitim aldıktan sonra, tıbba, hukuka, öğretmenliğe, siyasala yönelen öğrenci, mesleki eğitimde nasıl başarı sağlayacak, anlamak mümkün değil. Tıpkı yeni düzenlemenin mesleki eğitimde kaliteyi yükselteceğini söyleyenler olduğu gibi.

Özetin özeti: Bazı mağduriyetler giderilirken yeni mağdurlar yaratılıyor. Zaten bu sistemde aksi de düşünülemez. Asıl sorun da burada. Ülkenin mühendis kadar teknisyene, doktor kadar da hemşireye ihtiyacı olduğu bir türlü görülmüyor. Hep popülizm. İyi teknisyen, iyi tekniker kimin umurunda!..

Devamını Oku

Katsayı neden kaldırıldı?--Abbas Güçlü

Katsayılar konusunda hemen herkes konuşuyor. Ama asıl konuşması gerekenler hâlâ susuyor. Bunların en başında da Milli Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu ve üniversite rektörleri geliyor.

Ortada çok çelişkili kararlar var. ÖSYM Başkanı’nın dünkü basın toplantısından öğreniyoruz ki, sınavsız geçiş için yasal düzenleme gerekiyor. Ama bu konuda daha yasa teklifi bile hazırlanmamış. İstim arkadan gelecekmiş! Hayret ki hayret...

ÖSYM Başkanı’nın açıklamalarından öğreniyoruz ki, meslek liselerine kendi alanlarıyla ilgili fakültelere girişte yine kısıtlama var. Örneğin iletişim lisesini bitiren, iletişim fakültesine girerken ek puan alamayacakmış.

Hangi fakültenin hangi puanla öğrenci alacağı bile hâlâ belirlenmemiş. Peki bu acele niye? Hem de tam da tercihlerin başladığı gün!

Adayların kafası zaten karışıktı. Şimdi karmakarışık oldu. Neye göre tercih yapacaklar? Bu yıl bekleyip gelecek yıl yeniden sınava girmek avantaj mı yoksa risk mi? Sınavsız geçiş konusunda, ya yasal düzenleme gerçekleşmez ise ne olacak? Ya da öğrenciler, “Bu bizim kazanılmış hakkımızdı, bunun için meslek lisesine girdik” diye dava açıp kazanırlarsa, ortaya çıkan kaosun sorumlusu kim olacak?

Yeni sistemin o kadar çok bilinmezleri var ki, uygulamada nelerle karşılaşılacağını şimdiden tahmin etmek mümkün değil. Bilinen bir şey varsa o da, bu sistem de kalıcı değil!..

Doğrular, yanlışlar?

Eğitim sistemini bir bütün olarak ele almayıp kıyısından köşesinden değiştirirseniz, ortaya “garabet” çıkar. Bugün gelinen nokta budur.

Hemen her ülkenin olduğu gibi Türk eğitim sisteminin de Anayasa ve yasalarla belirlenmiş temel hedefleri var.

Bunların en başında da çağdaş bireyler ve ülkenin ihtiyaçlarına göre donanımlı insan gücü yetiştirmek gelir. Okul ve ders çeşitliliği bu yüzdendir. MEB’in okul içi eğitimi güçlendirmek için yıllardır verdiği mücadelenin nedeni de budur.

Lise ve dengi okullarda 400’e yakın ders okutulur. Her birinin farklı amaç ve hedefleri vardır. Ve hepsi de hem bireyler için hem de ülke için çok önemlidir. Ama siz bu derslerin 390’ını bir kenara iter, sadece 10 dersten soru sorar ve okuldaki başarıyı hiçe sayarsanız, bugünkü gençlik ve yurttaş profilinden şikâyet etmeye hakkınız olmaz.

Giriş sınavlarında soru sorulmadığı için resim, müzik, beden eğitimi, güzel sanatlar, felsefe, güzel yazma-güzel konuşma, hukuk, milli güvenlik gibi daha pek çok ders ve değerler yok olup gidiyor.

Kulüpler genç sporcu bulamıyor, çünkü öğrenciler dershaneye gitmek zorunda. Sonuç:

On binlerce sıfır ve 30 fen sorusunda 4’lük bir Türkiye ortalaması. Yani çocuklarımızı çağdaş bir insan olarak yetiştirmek için her şeyden uzak tutup sadece ve sadece sınavlara endeksliyoruz, gelinen nokta ise felaket. Şimdi kalkıp da bu sistemi savunmak hangi akla, mantığa sığıyor.

Hani sınavlar “garabet”ti?

Daha birkaç ay önce, “Çocuklarımızı bu sınav garabetinden kurtarın“ diyen Sayın Başbakan’ın ta kendisi değil miydi? Nasıl oluyor da şimdi bu “garabet“ tek seçici hale getiriliyor?..

Deniliyor ki, meslek lisesi mezunlarına özgürce seçim hakkı getirildi. Keşke öyle olsaydı. Ama tam bir kandırmaca. Bir öğrencinin tıbba, hukuka ya da mühendisliğe girebilmesi için çok yoğun Türkçe, matematik, sosyal ve fen eğitimi alması gerekiyor. Ama bu derslerin hiçbiri meslek liselerinde bu yoğunlukta okutulmuyor. Peki öğrenci, kazanmak için ne yapacak? Dershaneye gitmek zorunda kalacak. Ya parası yoksa? İşte o zaman sağlanan bu özgürlüğün hiçbir anlamı kalmıyor.

Doğru olan, meslek lisesi mezunlarının, gördükleri derslerden sınava girmeleriydi. Çok daha doğru olan da, meslek lisesine girmenin bir hata olduğunu anlayan öğrencilere, hangi sınıfta olursa olsun, diğer liselerin kapısını açmaktı. Geçerler diğer liselere, alırlar fark derslerini ve YÖK’ün istediği diplomayı, sonra da herkesle eşit koşullarda yarışırlardı.

Dahası, meslek liselerine olan ilgi katsayılardan önce de azdı. Şimdi de az. Gidenler de, dershanelere ek kaynak ayıramayacak kadar kısıtlı bütçelere sahipler. En önemlisi de başka ülkelerde olduğu gibi, örneğin Almanya’daki gibi kimse kimseyi zorla meslek lisesine yönlendirmiyor.

Ve asıl sorun meslek liselerinden daha çok klasik liselerde. Milliyet geçen hafta bunu çok çarpıcı bir şekilde ortaya koydu. YÖK neden onlar için de yeni formüller düşünmüyor? Onlar da bu ülkenin gençleri değil mi?

Yeni sistem, cebinde beş parası olmayan müşteriye, “dükkân senin, istediğini alabilirsin ama peşin parayla” özgürlüğü tanımaktan başka bir şey değil.

Devamını Oku

Başbakan ve Eğitim Bakanı ÖSS’den kaç puan alır?

Başbakan ve Eğitim Bakanı ÖSS’den kaç puan alır?

Atatürk’e "Senin

adın Mustafa,

benim adım

Mustafa, bundan

böyle senin adın

Mustafa Kemal

olsun" diyen

öğretmeni, ne

öğretmeniydi?

Matematik.

*

"Çap, yarıçap, çember, açı, üçgen, eşkenar, yamuk, alan, taban, artı, eksi, eşit, toplam, oran" gibi matematik terimlerini kim türetti, kim Türkçeye kazandırdı?

Mustafa Kemal.

*

"Teğet" kelimesini?

Mustafa Kemal.

*

Hayat, matematiktir.

*

"22 Temmuz’da yüzde 84 oy kullanıldı. AKP, yüzde 84 oranında kullanılan oyun yüzde 47’sini aldı. Eğer, yüzde 100 üzerinden bu hesabı yapacak olursanız, AKP’nin aldığı oy yüzde 55.4’tür... Bu hesapları iyi biliyoruz, kusura bakmasınlar, bunların içinde piştik" diyen... Yani, yüzde 100 üzerinden hesap yapıp, yüzde 115’i bulan kim?

*

Senin başbakan.

*

"Milli eğitim çöktü, ÖSS’de liseler döküldü, 30 bin aday sıfır çekti" yorumlarına sinirlenip... "Bu eleştirileri yapanlar ne dediklerinin farkında değil, 4 yanlış 1 doğruyu götürüyor. Yani, 75 yanlış yapan aday, 25 soruyu doğru bile yapsa, sıfır alıyor" diyen kim?

*

Senin milli eğitim bakanın.

*

4 yanlış 1 doğruyu götürüyorsa, 75 yanlış 25 doğruyu mu götürür?

*

Otur.

Sıfır.


Kaynak Yılmaz Özdil/Hürriyet

Devamını Oku

22 Temmuz 2009 Çarşamba

Milletin vekiline var ama aslına yok--Şükrü Kızılok

BİLİN bakalım ne?

Herhalde diyeceksiniz ki;


“Hangi birisini söyleyelim, o kadar çok ki...”

Haklısınız...

En iyisi önemli olanından başlayalım.

İKİ YIL VE EMEKLİLİK

Milletvekili olarak iki yılı doldurmak, “milletvekili emekliliği” yönünden çok önemli.

Son seçimler yapılalı bugün tam iki yıl oldu. Seçimi kazanan milletvekilleri, Meclis kürsüsüne çıkıp yemin ettikleri tarihten itibaren, iki yılı doldurduklarında “özel bir emekli aylığı” almaya hak kazanıyorlar.

Emeklilikle ilgili diğer koşulları da taşımaları kaydıyla, ilk kez milletvekili seçilenler, ikinci yılı doldurduklarında, “hem milletvekili hem de emekli olarak çift aylık” alacaklar.

İlk kez milletvekili seçilenler dedik çünkü ikinci kez ya da daha fazla milletvekili seçilenler, zaten yıllardır hem milletvekili olarak hem de emekli olarak aylık alıyorlar.

AYLIK NE KADAR?

1. Milletvekili aylığı:

Milletvekili görev aylığı her altı ayda bir artıyor. Temmuz ayı itibariyle, örneğin iki çocuklu bir milletvekili 9 bin 884 TL aylık alıyor. Görevini layıkıyla yapan milletvekili için bu para az bile...

2. Hem milletvekili hem de emekli aylığı alanlar:

Milletvekilleri, 9.884 TL görev aylığının yanı sıra, iki yılı tamamladıklarında 2.814 TL’de emekli aylığı, ayrıca toplu emeklilik ikramiyesi alıyorlar. Daha önce SSK, Bağ-Kur ya da Emekli Sandığı’ndan emekli olan milletvekilleri de bu avantajdan yararlanabiliyorlar. Örneğin, SSK’dan işçi emeklisi olan Başbakan Erdoğan da, bu haktan yararlandı ve kendisine milletvekili emeklisi olarak da aylık bağlandı. Hemen belirtelim bu haktan yararlanan başka başbakanlar, bakanlar ve milletvekilleri de var.

3. Milletvekili seçilemediklerinde:

Milletvekili iken aldıkları emekli aylığı artıyor. Örneğin, Temmuz 2009 itibariyle, milletvekili emekli aylığı 4.671 TL olarak ödeniyor.

MİLLETİN ASLINA YOK

İki yılını tamamlayan milletvekillerine tanınan bu ayrıcalık, tahmin ettiğiniz gibi milletin aslına yok.

Örneğin kamuda çalışan bir memur, şef, müdür, daire başkanı, genel müdür, müsteşar, öğretmen, öğretim üyesi, hâkim, savcı gibi 4/c’li kamu görevlileri;

* Emekli olmaya hak kazandıklarında, hem emekli aylığı hem de normal aylıklarını alamıyorlar. Bunlar ya normal ücretlerini alıyorlar ya da görevlerinden ayrılıp, emekli aylığı alıyorlar.

* Emekli bir kamu görevlisi, örneğin bir müsteşar üniversitede kadrolu olarak göreve başlarsa, emekli aylığı kesiliyor ve emekli aylığından daha düşük bir ücret alıyor.

AYRICALIĞIN DAYANAĞI

Anayasa’dan geliyor. Anayasa’nın 86/2. maddesinde milletvekillerini ilgilendiren “özel bir hüküm” var. Birlikte okuyalım;

“TBMM üyelerine ödenecek ödenek ve yolluklar, kendilerine TC Emekli Sandığı tarafından bağlanan, emekli aylığı ve benzeri ödemelerin kesilmesini gerektirmez.”

Evet... Anayasa’daki bu özel hüküm nedeniyle milletvekilleri hem maaş hem de emekli aylığını aynı anda alabiliyorlar.

BORÇLANMA

Milletvekilleri: 15 yıla kadar, geriye dönük borçlanıp, kolay emekli olabiliyorlar.

Milletin aslı: Bırakınız 15 yılı, bir gün dahi geriye dönük borçlanamıyorlar.

Şimdi, “Milletin aslına tanınmayan bu haklar, vekiline niçin sağlanmış?” diye soranlar olabilir.

Haklısınız... Ancak bu sorunun muhatabı biz değiliz; milletin aslı olarak vekilinize sormanız gerekiyor...

Devamını Oku

YÖK’ten kaosa davetiye--Abbas Güçlü

YÖK, dün, eğitim sistemini altüst edecek tarihi bir karara imza attı. Katsayıları neredeyse tümüyle kaldıran bu karar, MEB’in en büyük projesi olan erken yönlendirme sistemine büyük darbe vuracak. Alınan kararın en büyük özelliği ise öğrencileri dershanelere daha da bağımlı hale getirmesi. İşte olası sonuçları:

- Söz konusu karar kesinlikle pedagojik değil, siyasi.

- Meslek liselerine avantaj değil tam aksine dezavantaj getirdi. Sınavsız geçişin kaldırılması, öğrencilerin meslek yüksekokullarına da girmelerini zorlaştıracak.

- Bu karar ile hem Başbakan hem de MEB hiçe sayıldı. Erdoğan, “Çocuklarımızı, bu sınav ve dershane garabetinden kurtarın” demişti, tıpkı SBS’de olduğu gibi tam aksi yapıldı. Sınav sayısı artırıldı, dershaneler adeta zorunlu hale getirildi. Meslek lisesi öğrencilerinin dershaneye gitmeden sınav kazanmaları mümkün değil.

- Çağdaş eğitim sistemlerinin en temel özelliği olan ilgi ve yeteneklerin mümkün olduğunca erken yaşlarda keşfedilip o alana yönlendirilmesi projesi, bu kararla yok edildi. Sınavda isteyenin istediği fakülteyi seçmesi, liselerdeki alanları ve lise çeşitliliğini anlamsız hale getirdi.

- Okul içi eğitimin etkisi yüzde 1’e indirildi. Oysa MEB, okul içi eğitimi çok daha etkin kılmak için liselerin giriş sınavı SBS’de ilköğretim başarı puanının etkisini yüzde 25’e yükseltti. Bu çelişkiye tepkisiz kalması mümkün olmamalı!

- Söz konusu karar ile 28 Şubat sürecinin mimarlarından Çevik Bir’in isteği yerine getirilmiş oldu. O da, o dönemde YÖK’e yazı yazarak katsayıların kaldırılmasını istemişti.

- Katsayılar öncesi, meslek lisesi mezunlarının alan dışı tercihlerine girme oranı binde 6’ydı. Oysa şimdi meslek yüksekokullarına sınavsız giriyor, dikey geçişle de en az yüzde 10 oranında 4 yıllık fakültelere geçebiliyorlardı. Bu avantajları, yeni kararla ortadan kalktı.

- Meslek liselerine kendi alanlarıyla ilgili programlara girişte 0.06 gibi çok düşük bir avantaj sağlanıyor ki, bunun da hiçbir getirisi olmayacak. Ayrıca nasıl bir eşleştirme yapılacak o belli değil. Örneğin iletişim lisesini bitirenler, iletişim fakültesine girişte 0.06 ek puan alacak mı?

Bu karardan sonra SBS velilerine de ilköğretim başarı puanının kaldırılmasını isteme hakkı doğdu. Madem öyle anadolu ve fen liselerine girişte de sadece sınav geçerli olmalı...

Eğitimde hiç böylesine çelişkiler yumağı yaşanmamıştı. Bakalım Bakan Çubukçu bu faciayı da görmemezlikten mi gelecek?

YÖK çalıştayı

Hafta sonu İstanbul’da The Marmara’da ilginç bir çalıştay var. Milli Eğitim Bakanı Çubukçu ve YÖK Başkanı Yusuf Ziya Özcan da katılıyor.

Boğaziçi eski rektörleri AKP ile flörtü çok seviyor. Hatta flörtün de ötesinde derin ilişkileri var. Ayşe Soysal’a olan ilgileri ortada. Üstün Ergüder ile de en başından beri sıcak ilişki içindeler.

Çalıştayın mimarı da belli ki yine o. Çünkü onun başkanlığında gerçekleşiyor.

Prof. Ergüder, platformlar oluşturmayı seviyor. Yeni platformun adı da Yüksek Öğretim Platformuymuş. Çok ilginç isimlerden oluşuyor.

Davetiyede, “Ülkemizde Yüksek Öğretim’in geleceğinin şekillenmesi açısından çok önemli bu programı onurlandırmanızı ve katkılarınızı dileriz” ibaresi yer alıyor.

Bu konuda senaryo üretenler çok. Haksız da sayılmazlar. Bakalım bakanlı, başkanlı toplantıdan ne çıkacak? Alınan son karar gündeme gelecek mi?

İktidar, YÖK yasasını değiştirmekten vazgeçtiğine göre, platformda bu diktatoryal gücü daha iyi nasıl kullanırızın bilinmeyen yolları mı aranacak, yoksa çağdaş üniversite yönetimi mi? Bekleyip göreceğiz.

Üyeler arasında çok saygın isimler var. Ortak noktaları ne? Gerçekten anlayamadım!..

Bu arada hazır YÖK başkanını bulmuşken, yönetim ve denetim konuları görüşülüyorken, bir insan, örneğin İstanbul Üniversitesi Rektörü Yunus Söylet, hem yöneten hem de denetleyen nasıl olabilir? Daha da önemlisi İÜ çok büyüdü, tek elden yönetilemiyor diye bölünürken, rektörünün sırtına yeni bir yük daha nasıl verilir? Sezer’in yanlışının, Gül’ün yanlışıyla nasıl düzeltilmeye çalışıldığı da sorulur ve sorgularlarsa merakları da gidermiş olurlar...

İşte platform üyeleri: Üstün Ergüder, Tosun Terzioğlu, Cüneyt Ülsever, Halil Güven, Ahmet İnsal, Mehmet Durman, Sezer Komsuoğlu, Sabattin Balcı, Öktem Vardar, Deniz Ülkü Arıboğan, Necdet Timur, Yılmaz Esmer, Yaman Yener, Burhan Şenatalar, Halit Sayan, Vakıf Üniversiteler Birliği

Özetin özeti: YÖK yine YÖK’lüğünü yaptı.

Devamını Oku

18 Temmuz 2009 Cumartesi

Sıfır puan alan adaylar hangi liselerden?

Öğrenci Seçme Sınavı'nda (ÖSS) ham puanı 0.5'in altında kaldığı için ''puanları hesaplanamayan'' ve kamuoyunda ''sıfır puan alan adaylar'' olarak bilinen adayların çoğunluğunu Açıköğretim Lisesi ve Çok Programlı Lisesi çıkışlılar oluşturuyor. 2009-ÖSS'de puanı hesaplanamayan adayların okul türlerine göre dağılımı belli oldu.

ÖSS'ye giren 1 milyon 324 bin 1'inin sınavı geçerli sayılırken, 29 bin 927'sinin (yüzde 2.26'sı) puanı belirlenemedi. Puanı hesaplanamayan adayların okul türleri arasında genel liselerin oranı oldukça düşük. Lise çıkışlı 998 bin 684 adayın sınavı geçerli sayılırken, bu adayların sadece 15 bin 4'ünün (yüzde 1.50) puanı hesaplanamadı.

Öğretmen liselerinde 19 bin 13 adayın sınavı geçerli sayılırken bunların 36'sının (yüzde 0.19) puanı, meslek lisesi çıkışlılarda ise toplam 305 bin 545 adayın puanı hesaplanırken yüzde 4.64'ünü oluşturan 14 bin 185 aday ise puan alamadı. ''Diğer'' olarak tanımlanan okul türleri içinde ise Açıköğretim ve Çok Programlı Liseler bulunuyor. Buna göre, bu okullardan 759 adayın sınavı geçerli sayılırken, bu adaylardan 702'sinin (92.49) puanı belirlenemedi.

'Yarı yarıya'

YÖK Başkanı Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan, ÖSS'ye giren puanı hesaplanamayan adayların eski mezun mu, yoksa yeni mezun mu olduğunu merak ettiğini belirterek, ''Rakamlara baktım, yarı yarıya... Yarısı onların eski mezun, yarısı yeni mezun'' dedi. Özcan, ÖSS sonuçlarını değerlendirmek üzere Milli Eğitim Bakanlığı ile bir araya gelinmesi gerektiğini de belirtti.
Devamını Oku

16 Temmuz 2009 Perşembe

FABED 2009 Yapı Bilim Dalı Üstün Başarı Ödülü İTÜ'ye

Feyzi Akkaya Bilimsel Etkinlikleri Destekleme Fonu'nun (FABED) 2009 Yapı Bilim Dalı Üstün Başarı Ödülü bu yıl "Deprem Hasarlarının Azaltılması" konusundaki çalışmalarından ötürü İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) öğretim üyesi Doç.Dr.Pelin Gündeş Bakır'a verilecek.Bakır, yapı üzerindeki her türlü hasarın kesin ve tartışmasız sonucunu ortaya çıkaran sistem geliştirdi.Yapı titreşimlerini sensörlerle sürekli ölçen ve veri toplama sistemine aktaran bu sistem, binalardaki her türlü hasarı ve zayıflamayı tespit ediyor.Bu proje, deprem öncesi sensörlerle izlenen yapıda göçme riskinin önceden tedbir alınmasına ve hayat kurtarılmasına olanak veriyor.Bu sistem, depremlerde yapının hasar durumunu, titreşim karakterini inceleyerek, yapıyı görmeye gerek kalmadan bir izleme merkezinden anında tespit etmeyi de sağlıyor.Bakır "12-15 sensörün yerleştirildiği sistemde maliyet 50-55 bin doları buluyor.Sistem biraz pahalı ancak inşaat mühendisliği ve deprem mühendisliği bilimi, önümüzdeki 10 yıl içinde, titreşimşerin izlenmesi sistemine yönelecek." dedi.

Doç.Dr.Pelin Gündeş Bakır, projenin içinde yer almak istediğini bildiren Berlin Teknik Üniversitesi'nde de ders veriyor.
Devamını Oku