25 Temmuz 2009 Cumartesi

Katsayı neden kaldırıldı?--Abbas Güçlü

Views

Katsayılar konusunda hemen herkes konuşuyor. Ama asıl konuşması gerekenler hâlâ susuyor. Bunların en başında da Milli Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu ve üniversite rektörleri geliyor.

Ortada çok çelişkili kararlar var. ÖSYM Başkanı’nın dünkü basın toplantısından öğreniyoruz ki, sınavsız geçiş için yasal düzenleme gerekiyor. Ama bu konuda daha yasa teklifi bile hazırlanmamış. İstim arkadan gelecekmiş! Hayret ki hayret...

ÖSYM Başkanı’nın açıklamalarından öğreniyoruz ki, meslek liselerine kendi alanlarıyla ilgili fakültelere girişte yine kısıtlama var. Örneğin iletişim lisesini bitiren, iletişim fakültesine girerken ek puan alamayacakmış.

Hangi fakültenin hangi puanla öğrenci alacağı bile hâlâ belirlenmemiş. Peki bu acele niye? Hem de tam da tercihlerin başladığı gün!

Adayların kafası zaten karışıktı. Şimdi karmakarışık oldu. Neye göre tercih yapacaklar? Bu yıl bekleyip gelecek yıl yeniden sınava girmek avantaj mı yoksa risk mi? Sınavsız geçiş konusunda, ya yasal düzenleme gerçekleşmez ise ne olacak? Ya da öğrenciler, “Bu bizim kazanılmış hakkımızdı, bunun için meslek lisesine girdik” diye dava açıp kazanırlarsa, ortaya çıkan kaosun sorumlusu kim olacak?

Yeni sistemin o kadar çok bilinmezleri var ki, uygulamada nelerle karşılaşılacağını şimdiden tahmin etmek mümkün değil. Bilinen bir şey varsa o da, bu sistem de kalıcı değil!..

Doğrular, yanlışlar?

Eğitim sistemini bir bütün olarak ele almayıp kıyısından köşesinden değiştirirseniz, ortaya “garabet” çıkar. Bugün gelinen nokta budur.

Hemen her ülkenin olduğu gibi Türk eğitim sisteminin de Anayasa ve yasalarla belirlenmiş temel hedefleri var.

Bunların en başında da çağdaş bireyler ve ülkenin ihtiyaçlarına göre donanımlı insan gücü yetiştirmek gelir. Okul ve ders çeşitliliği bu yüzdendir. MEB’in okul içi eğitimi güçlendirmek için yıllardır verdiği mücadelenin nedeni de budur.

Lise ve dengi okullarda 400’e yakın ders okutulur. Her birinin farklı amaç ve hedefleri vardır. Ve hepsi de hem bireyler için hem de ülke için çok önemlidir. Ama siz bu derslerin 390’ını bir kenara iter, sadece 10 dersten soru sorar ve okuldaki başarıyı hiçe sayarsanız, bugünkü gençlik ve yurttaş profilinden şikâyet etmeye hakkınız olmaz.

Giriş sınavlarında soru sorulmadığı için resim, müzik, beden eğitimi, güzel sanatlar, felsefe, güzel yazma-güzel konuşma, hukuk, milli güvenlik gibi daha pek çok ders ve değerler yok olup gidiyor.

Kulüpler genç sporcu bulamıyor, çünkü öğrenciler dershaneye gitmek zorunda. Sonuç:

On binlerce sıfır ve 30 fen sorusunda 4’lük bir Türkiye ortalaması. Yani çocuklarımızı çağdaş bir insan olarak yetiştirmek için her şeyden uzak tutup sadece ve sadece sınavlara endeksliyoruz, gelinen nokta ise felaket. Şimdi kalkıp da bu sistemi savunmak hangi akla, mantığa sığıyor.

Hani sınavlar “garabet”ti?

Daha birkaç ay önce, “Çocuklarımızı bu sınav garabetinden kurtarın“ diyen Sayın Başbakan’ın ta kendisi değil miydi? Nasıl oluyor da şimdi bu “garabet“ tek seçici hale getiriliyor?..

Deniliyor ki, meslek lisesi mezunlarına özgürce seçim hakkı getirildi. Keşke öyle olsaydı. Ama tam bir kandırmaca. Bir öğrencinin tıbba, hukuka ya da mühendisliğe girebilmesi için çok yoğun Türkçe, matematik, sosyal ve fen eğitimi alması gerekiyor. Ama bu derslerin hiçbiri meslek liselerinde bu yoğunlukta okutulmuyor. Peki öğrenci, kazanmak için ne yapacak? Dershaneye gitmek zorunda kalacak. Ya parası yoksa? İşte o zaman sağlanan bu özgürlüğün hiçbir anlamı kalmıyor.

Doğru olan, meslek lisesi mezunlarının, gördükleri derslerden sınava girmeleriydi. Çok daha doğru olan da, meslek lisesine girmenin bir hata olduğunu anlayan öğrencilere, hangi sınıfta olursa olsun, diğer liselerin kapısını açmaktı. Geçerler diğer liselere, alırlar fark derslerini ve YÖK’ün istediği diplomayı, sonra da herkesle eşit koşullarda yarışırlardı.

Dahası, meslek liselerine olan ilgi katsayılardan önce de azdı. Şimdi de az. Gidenler de, dershanelere ek kaynak ayıramayacak kadar kısıtlı bütçelere sahipler. En önemlisi de başka ülkelerde olduğu gibi, örneğin Almanya’daki gibi kimse kimseyi zorla meslek lisesine yönlendirmiyor.

Ve asıl sorun meslek liselerinden daha çok klasik liselerde. Milliyet geçen hafta bunu çok çarpıcı bir şekilde ortaya koydu. YÖK neden onlar için de yeni formüller düşünmüyor? Onlar da bu ülkenin gençleri değil mi?

Yeni sistem, cebinde beş parası olmayan müşteriye, “dükkân senin, istediğini alabilirsin ama peşin parayla” özgürlüğü tanımaktan başka bir şey değil.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder